reklam

29 Eylül 2012 Cumartesi

TARANTINO, DI CAPRIO'YU SEVDİ!

Quentin Tarantino yeni filmi Django Unchained'da yine Leonardo Di Caprio ile çalıştı. Uzun zamandır kendi filmlerinde kamera önüne geçmeyen Tarantino kamerayla özlemini de bu filmde giderdi.

Quentin Tarantino, başrollerinde Jamie Foxx, Christoph Waltz, Kerry Washington ve Leonardo DiCaprio’nun yer aldığı son filmi 'Django Unchained’ için kamera önüne geçti. Filmde Tennesse Harry karakterini canlandıran aktör Rex Linn, çekimler sırasında Tarantino’nun sahneyi çok beğendiğini ve oynamak istediğini açıkladı. Linn’in açıklamasına göre Tarantino kendi yazdığı karakterden etkilenerek, senaryodaki bazı replikleri kendi üzerine aldı.
'Django Unchained’ vahşi Batı'da Django isimli siyahî bir kölenin, bir Alman ödül avcısıyla birlikte karısını kötü toprak sahibinden kurtarmaya çalışmasını anlatıyor.

Totalfilm sitesinin haberine göre, Tarantino Avustralya ‘da yeni bir film çekmeyi planlıyor. Tarantino, yakın arkadaşı olan John Jarratt’ın yaptığı açıklamaya göre, Avustralya’da düşük bütçeli ancak çok pahalı gözüken yeni bir proje üzerinde çalışıyor.

FİLMEKİMİ BU HAFTASONU BAŞLADI

Ekim’de sinemanın kalbi Vodafone FreeZone sponsorluğunda Filmekimi’yle atacak. Sinemaseverlerin heyecanla beklediği, Ekim ayının olmazsa olmazlarından Filmekimi, yoğun istek üzerine eklenen seanslarla 28 Eylül Cuma sabahı başlıyor. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 11. kez düzenlenen Filmekimi, bu yıl Vodafone FreeZone sponsorluğunda gerçekleştiriliyor.

Sinemaseverlerin her yıl iple çektiği Filmekimi’nde, yine sinema dünyasından parlak yapımlar, usta yönetmenlerin dünyanın belli başlı festivallerinde gösterilmiş, ödüller kazanmış son yapıtlarının aralarında bulunduğu 39 film izleyicilerin karşısına çıkacak. Zengin programıyla Filmekimi, İstanbul’da 9 gün boyunca Atlas, Beyoğlu ve Nişantaşı Citylife City’s olmak üzere 3 sinemada sinefillerle buluşacak.

Filmekimi’nin ilk günlerinde kaçırılmaması gereken filmler…

•Marlen Haushofer’in kült romanından uyarlanan, Julian Roman Pölsler’in yönetmenliğini üstlendiği Duvar / The Wall, yalnızlık ve hayatta kalmaya dair özgün bir deneyim sunan çağdaş Robinson Crusoe öyküsü. Berlin Film Festivali’nde Kiliseler Birliği Ödülü’nü alan Duvar / The Wall 2 Eylül Cumartesi günü Beyoğlu sinemasında 11.00 ve 21.30 seanslarında gösterilecek.

• Fransa’nın Ken Loach’u olarak övgüler alan yönetmen Philippe Lioret’nin 2009 İstanbul Film Festivali’nde açılış filmi olarak gösterilen Hoş Geldiniz / Welcome’ın ardından çektiği ikinci filmi, Tüm Arzularımız / All Our Desires, 30 Eylül Pazar günü Atlas sineması 11.00 seansında gösterilecek.

• Geceler Bizim / We are the Night ve Dalga / The Wave filmleriyle adını duyuran Alman yönetmen Dennis Gansel’in Moritz Bleibtreu, Kasia Smutniak, Max Riemelt gibi oyuncuların yer aldığı son filmi bir hareketli bir casus-aksiyon filmi. Dördüncü Kuvvet, 1 Ekim Pazartesi günü 11.00’de Beyoğlu ve 2 Ekim Salı günü 13.30 seansında Atlas sinemasında gösterilecek.

Filmekimi’ndeki Ek Seanslara Dikkat!

11. Filmekimi’nde sinemaseverlerin biletlerin satışa çıktığı ilk gün büyük ilgi gösterdiği 10 filme, ek seans konuldu. 28 Eylül Cuma günü Atlas, Beyoğlu ve Nişantaşı Citylife City’s sinemalarındaki
ek seanslar şöyle:

Atlas Sineması
11.00 Düşler Diyarı / Beasts of the Southern Wild / Benh Zeitlin
13.30 No / Pablo Larraín
16.00 Havana’da 7 Gün / 7 Days in Havana / Benicio del Toro, Pablo Trapero, Julio Medem, Elia Suleiman, Gaspar Noé, Juan Carlos Tabio, Laurent Cantet
19.00 Acı / Pieta / Kim Ki-duk
21.30 Aşk / Love / Michael Haneke

Beyoğlu Sineması
13.30 Sevmek Gibi / Like Someone in Love / Abbas Kiarostami
16.00 Meleklerin Payı / The Angels’ Share / Ken Loach
19.00 Aşk / Love / Michael Haneke
21.30 Tepelerin Ardında / Beyond the Hills / Cristian Mungiu

Nişantaşı Citylife City’s
19.00 Onur Savaşı / The Hunt / Thomas Vinterberg
21.30 Hayalimdeki Aşk / Ruby Sparks / Jonathan Dayton & Valerie Faris
Vodafone FreeZone’lulara Filmekimi’nde 1 bilete 1 bilet hediye

11. Filmekimi’nin sponsoru Vodafone FreeZone, sinema kampanyasını Filmekimi’nde de sürdürüyor. Vodafone FreeZone’lular Filmekimi boyunca seçtikleri iki filmde, bir bilet aldıklarında, bir bilet hediye kazanıyorlar. Kampanya bilet satışları, sadece www.biletix.com ile Atlas ve Beyoğlu sinemalarındaki gişelerden yapılıyor. Ayrıntılı bilgi vodafonefreezone.com sitesinde bulunabilir.

Filmekimi biletleri nerede?

Filmekimi biletleri Atlas ve Beyoğlu sinemaları gişelerinden ve Biletix’ten satın alınabilir. Filmekimi’nde hafta içi gündüz seansları 5 TL, hafta içi 19.00 ve 21. 30 seansları ile tüm hafta sonu seanslar 15 TL (tam) ve 10 TL (indirimli).

Bilet bulamayan sinemaseverlere ufak bir hatırlatma: Seans öncesi gişelerde teslim alınmayan davetiyeler satışa sunuluyor. Görmek isteyip de bilet bulamadığınız filmler için, gösterimlerden önce sinema salonlarına uğramanızda fayda var.

TÜRKAN SULTAN, FERHAT GÖÇER'İ BAĞRINA BASTI!

Kara Gözlüm şarkısını Ferhat Göçer'den dinleyince gözyaşlarına hakim  olamayan Türkan Şoray, sahneye çıkarak ünlü müzisyene sarıldı. İkilinin hafızalardan silinmeyecek karesi objektiflere böyle yansıdı.

Funorg tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen “Eylül’de Harbiye’de” konserlerinin 28 Eylül’deki konuğu muhteşem projesi Symphonie D’Orient ile Ferhat Göçer oldu. Ferhat Göçer’e sahnede Türk sinemasının sultanı Türkan Şoray sürpriz yaptı. Türk sinemasının Sultan’ı Türkan Şoray, Selda Alkor ve eşi, Selçuk Ural, Mithat Körler, Nesrin Fikret Ercan çifti, Ömür Gedik, Seray Sever, Ferhat Göçer’i izlemeye gelenler arasındaydı…

Ferhat Göçer, Sevemedim Karagözlüm şarkısını seslendirdikten sonra sahneye Türkan Şoray’ı davet etti. Sahnede duygulanan Ferhat Göçer’in gözyaşlarını Türkan Şoray sildi. İzleyicilerin aralıksız alkışladığı bu sahneden hemen sonra, sahneye bu sefer, Selçuk Ural, Süleyman Turan, Selda Alkor, Müveddet ve Altan Günbay çıktı ve değerli sanatçı Berkant’ı anarak geçmiş olsun dileklerini ileterek Samanyolu şarkısını seslendirdiler.

NEŞET ERTAŞ’I UNUTMADI

Neşet Ertaş’ın ölümsüz eseri Neredesin Sen’i de seslendiren Ferhat Göçer izleyenlere duygusal anlar yaşattı. Gecede aynı zamanda sosyal ağlardan Instagram ve Twitter üzerinden düzenlenen yarışmanın birincisini Ferhat Göçer’in bizzat açıkladığı anda, kazanan yarışmacının fotoğrafı da sahneye yansıtıldı.

Tepeden tırnağa beyaza bürünen orkestrası sahnede yerlerini aldıktan sonra izleyicilerin karşısına çıkan Ferhat Göçer, ilk şarkısı Nessun Dorma ile herkesi büyüledi. Sevilen şarkılarından Cennet ve Biri Bana Gelsin’in yanı sıra, Symphonie D’Orient projesi kapsamında Amy Winehouse’un Back to Black şarkısından Somebody That I Used to Know’a, English Man in New York şarkısına birçok unutulmaz şarkıyı İstanbul Strings ile birlikte seslendirdi. Ferhat Göçer Hey You, Bang Bang, Mariachi şarkılarını da gitar çalarak söyledi. Sanatçı ‘’Aldırma Gönül’’ parçasında ise gitarını bırakarak, tüm seyircilerin eşliğiyle birlikte şarkıyı seslendirdi. Oya Gibi şarkısını, sahneye çıkan dev bir orkestra ile söyleyen Ferhat Göçer seyircilerinin yoğun tezahüratı üzerine sahneye tekrar döndü ve Islak Islak şarkısı ile geceyi sonlandırdı.

FATİH AKIN'IN YENİ FİLMİ: CENNETTEKİ ÇÖPLÜK

Çevreyle ilgili sosyal konulara duyarlılığıyla bilinin yönetmen Fatih Akın bu kez Karadeniz tarlalarının ortasındaki çöp toplama tesisine kayıtsız kalmadı. Akın süreci belgesel niteliğiyle beyazcama getiriyor.


Fatih Akın’ın yönettiği ve Bünyamin Seyrekbasan ile Herve Dieu’nun görüntü yönetmenliğini yaptığı Cennetteki Çöplük (Der Müll im Garten Eden), 05 Ekim 2012’de M3 Film dağıtımıyla Corazon International tarafından vizyona çıkarılıyor.
Belgeselde, Karadeniz kıyısındaki bir köydeki çay tarlaları ortasına kurulan dev çöp arıtma ve toplama tesisine karşı köylülerin verdiği mücadele gözler önüne seriliyor. Fatih Akın, çevre felâketini öğrenir öğrenmez, bu tesisin kurulmasına engel olamasa da kurulma aşamasından günümüze kadarki her süreci belgeledi.

PANDA 10 YIL SONRA GERİ DÖNDÜ; İŞTE SÜPER PANDA

Bir kere bşr modelin dönüşümüne tanık oluyoruz. Eskinin süper minisi panda, MİNİ-SUV sınıfını fethetmeye geliyor. 4x4 seçeneği ve hayli yüksek oturma konumuna dizel motor ve otomatik şanzımanı ekleyince tarihi bir başarıya imza atması işten bile değil. 

 

Fiat’ın ilk olarak 1980 yılında üretmeye başladığı ve ekonomik mini şehir otomobilleri alanında yepyeni bir sayfa açarak 30 yılı aşkındır sınıfının lideri konumunu koruyan Fiat Panda modelinin mini bir SUV rolünü üstlenen dört tekerlekten çekişli versiyonu, 2012 Paris Otomobil Fuarı’nda resmen tanıtıldı. 3. nesil yeni Fiat Panda temel alınarak geliştirilen Fiat Panda 4x4, elektronik diferansiyel kilidiyle desteklenen sürekli dört tekerlekten çekiş sistemi, arazi şartlarına uygun süspansiyon sistemi ve tasarımsal özelliklerinin yanı sıra 85 HP güç üreten 0.9 litrelik TwinAir turbo benzinli ve 75 HP güç üreten 1.3 litrelik Multijet turbo dizel motor seçenekleriyle yollara çıkacak.


2004 yılında COTY jürisi tarafından “Yılın Otomobili” seçilerek 30 yılı aşkın süredir ulaştığı 6.5 milyon adeti aşan satış başarısını ödülle taçlandıran Fiat Panda’nın yeni neslinin dört tekerlekten çekişli versiyonu, aynı zamanda mini sınıfta yer alan otomobiller içinde 4x4 özelliğine sahip yegane model unvana sahip olmasıyla da ön plana çıkıyor.

İlk olarak 1980 yılında üretimine başlanan ve Fiat’ın mini sınıfta kendi başına bir marka haline gelen efsane modeli Fiat Panda’nın 3. neslinin dört tekerlekten çekişli versiyonunun dünya tanıtımı, 2012 Paris Otomobil Fuarı’nda gerçekleştirildi. İlk olarak geçtiğimiz yılsonunda tanıtılan ve 2012 yılı içinde kademeli olarak Avrupa pazarlarında satışına başlanan yeni Fiat Panda’nın 4x4 versiyonu, gerek sınıfındaki tek dört tekerlekten çekişli model olması gerekse mini bir SUV’u andıran çok yönlü özellikleriyle ön plana çıkıyor. Tasarım açısından mini bir SUV modeline yakışır nitelikte görsel unsurlara sahip olan yeni Fiat Panda 4x4, standart Fiat Panda modelinin kompakt ve fonksiyonel tasarım öğeleriyle harmanlanmasıyla da dikkat çekiyor.



Yeni Fiat Panda 4x4, arazi şartlarındaki sürüşler için görev yapan gövde altındaki metal koruması, tasarımı yenilenen ön ve arka tamponları, gövde barları, yeni egzoz çıkışları, 15 inçlik alaşım jantları ve iki yeni renk seçeneğiyle (Sicilya turuncusu ve Toscana yeşili) ilk bakışta farkını belli etmeyi başarıyor. Kabin içinde ise yeni Fiat Panda modelinin pratik ve fonksiyonel tüm unsurlarını aynen taşıyan Fiat Panda 4x4, gösterge panelini çevreleyen yeşil renkli şeritleri, üç farklı renkte (yeşil, bej, turuncu) özel bir tasarıma sahip olan kumaş koltukları, eko-deri kaplamalı eklemelere sahip ön ve arka kapı panelleri ve çok miktarda eşya gözleriyle de mini bir SUV modeline yakışır kokpit özellikleri sergileyebiliyor.

Dört Tekerlekten Çekişli Süper Panda

Yeni Fiat Panda 4x4, iki diferansiyelli ve elektronik olarak kontrol edilen bağlantıya sahip olan sürekli dört tekerlekten çekiş sistemiyle donatılmış olarak yollara çıkacak. Fiat Panda 4x4’te sunulan bu sistem, araç sinyallerini analiz ederek çekişi ön ve arka aksa eşit olarak ve yol tutuşu koşullarına göre orantılı olarak dağıtan bir elektronik kontrol ünitesi tarafından yönetilen kalıcı bir dört çekerli sürüş sistemidir. Bu sistemin avantajları tamamen otomatik olarak çalışması ve bakım gerektirmemesidir. Yeni Fiat Panda 4x4, ESC (Elektronik Denge Kontrolü) sistemine ve ELD (Elektronik Diferansiyel Kilidi) özelliklerini de taşımasıyla dikkat çekiyor. Bu sistemler, sürüş esnasında ve kaygan arazide yokuşta kalkış yaparken (kar, buz, çamur, vs.) ilave destek sağlayarak aracın yol tutuş özelliklerini güçlendirecek. ELD ise kötü yol tutuş olduğunda tekerlekleri frenleyerek çalışır (veya diğerlerinden daha kaygan zeminlerde) ve bu sayede sürüş kuvvetini yere daha fazla tutunan diğer tekerleklere yönlendirir. Bu fonksiyon, vites kolunun arkasındaki düğmeye basarak aktif hale getirilebilir ve 50 km/s hızın altındayken çalışır.

Dört tekerlekten çekişli Fiat Panda’nın kaputu altında ise 85 HP güç üreten 0.9 litrelik TwinAir Turbo benzinli ve 75 HP güç üreten 1.3 litrelik Multijet turbo dizel motor seçenekleri görev alacak. Hem konfor hem de arazi şartlarına uyum açısından yeniden tasarlanan süspansiyon sisteminde ise ön kısımda bağımsız bir MacPherson düzeneği ve arka kısımda da burulma kirişiyle desteklenmiş bir yapı görev alıyor.

 

28 Eylül 2012 Cuma

HAMILTON MERCEDES'İN TEKLİFİNİ KABUL ETTİ

2007'den yılından bu yana McLaren adına yarışan Hamilton yaptığı açıklamada; "Benim için yeni bir meydan okuma zamanı geldi. Mercedes Formula 1 takımı adına yarışacağım yeni bir bölüm için çok heyecanlıyım. Mercedes-Benz, motor sporlarına inanılmaz bir geçmişe sahip; bunun yanında benim de paylaştığım üzere kazanma arzusuna sahip. Birlikte gelişebilir ve bu yeni meydan okumayı yükseltebiliriz. Gümüş Oklar'ın zirveye çıkmasına ve ikimizin ortak arzusu olan dünya şampiyonluklarını kazanma yolunda takıma yardımcı olabileceğime inanıyorum" dedi.

Alman pilot Schumacher ise Mercedes'ten önerilen danışmanlık teklifini kabul etmediğini açıkladı.

Hamilton'ın kariyeri uzun yıllar boyunca McLaren ve Mercedes tarafından desteklendi. İngiliz pilot ilk olarak Mercedes-Benz motorlu Formula 3 Euro Series'de yarışırken F1 kariyerinde şimdiye kadar McLaren ile birlikteydi.

PİLLER PTT'LERDE TOPLANACAK

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nca 5 bin PTT şubesinde atık pil toplama merkezi oluşturuldu.

Bakanlık'tan yapılan açıklamaya göre, Atık Pil ve Akümülatörlerin Kontrolü Yönetmeliği çerçevesinde atık pillerin kaynakta ayrı toplanması için Taşınabilir Pil Üreticileri ve İthalatçıları Derneği'ne (TAP) yetki verildi. Bu kapsamda, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı koordinatörlüğünde TAP ile PTT arasında, atık pillerin şubelerden toplanması konusunda işbirliği protokolü imzalandı.

Protokol çerçevesinde atık piller PTT şubelerinde toplanacak, daha sonra PTT Kargo aracılığıyla atık pil ayrıştırma tesislerine ulaştırılacak. Şu ana kadar 5 bin PTT şubesinde atık pil toplama noktası oluşturuldu.

Yapılan açıklamada, atık toplama noktalarının ülkenin tamamına yayıldığını belirterek, çevre kirliliğinin giderilmesine yönelik çalışmaların halkın bilinçlenmesiyle daha da artacağını ifade etti.

27 Eylül 2012 Perşembe

ORHAN GENCEBAY'IN ALBÜMÜNDE 30 SANATÇIDAN KİMİ BEĞENDİK?

30 sanatçının bir araya gelerek seslendirdiği Orhan Gencebay'la Bir Ömür albümünde en çok ilgi gören isim Tarkan oldu. Youtube'da en çok dinlenilen ve beğenilen diğer Gencebay yorumları ise şöyle:

Tarkan - Hatasız Kul Olmaz
Ajda Pekkan - Severak Ayrılalım
Demet Akalın - Farkında Mısın?
Yıldız Tilbe - Aşkımı Sakla
Duman - Gönül

En Az Dinlenilenler:

Yıldız Usmanova - Neyi Değiştirdik Ki
Emel Sayın - Hayat Devam Ediyor
Yaşar - Yorgun Gözler
Athena - Bir Araya Gelemeyiz
Candan Erçetin - Beni Böyle Sev

En Çok Beğenilenler:

Duman - Gönül
Athena - Bir Araya Gelemeyiz
Mustafa Sandal - Kır Gönlünün Zincirini
Koro - Batsın Bu Dünya
Manga - Ya Evde Yoksan

En Az Beğenilenler:

Özcan Deniz - Vazgeç Gönlüm
Ajda Pekkan - Severek Ayrılalım
Hande Yener - Kaderimin Oyunu
Demet Akalın - Farkında Mısın
Seksendört - Dokunma

 

İŞLERİ GÜÇLERİ BEHZAT Ç!

İşler Güçler dizisinin oyuncuları bir dönem konuk oyuncu olarak da yer aldıkları Behzat Ç dizisine selam çaktı!

İşler Güçler'in bu akşam yayınlanacak olan bölümünde Murat Cemcir Behzat Ç'ye özendi. Sezona 5 Behzat'la başlayan diziye uzak bir selam gönderen İşler Güçker'de 5 Murat Cemcir izleyeceğiz. Murat Cemcir'in şizofren halleri dizi henüz başlamadan sosyal medyada elden ele paylaşılıyor.

KELEBEĞİN RÜYASI İÇİN MADENE GİRDİLER!

Yılmaz Erdoğan'ın yeni filmi Kelebeği Rüyası'nın Zonguldak çekimleri tamamlandı. Fimin şehirdeki final çekimlerinde onlarca Zonguldaklı, madenci kılığında kamera karşısındaydı.

Yılmaz Erdoğan, hem senarist hem de yönetmen olarak imzasını attığı “Kelebeğin Rüyası” filminin Zonguldak’taki çekimlerini tamamladı. Çekimlere İstanbul’da devam edecek olan Erdoğan, şehirden ayrılmadan önce hem filmine ev sahipliği hem de maden ocağı sahnelerinde oyunculuk yapan halka teşekkür etti:



“Pek çok Zonguldaklı, oyuncu olarak bu filmde görev aldı. Ve ben hayatım boyunca bu kadar yetenekli insanı bir arada az gördüm. Tüm Zonguldak halkına teşekkürlerimi sunuyorum. Gerçekten sıra dışı, ömür boyu unutulmayacak bir deneyimdi. Özellikle gençler ve emekli madenciler şahaneydi.”

TÜRKİYE OSCAR'A, 'ATEŞİN DÜŞTÜĞÜ YER'İ GÖNDERECEK

Türkiye'yi Yabancı Film Oscar'ı kategorisinde temsil edecek film açıklandı. İlk gösterimi Altın Koza'da yapılan, bir töre dramını anlatan 'Ateşin Düştüğü Yer' Oscar için yola çıktı.

'85. Akademi Ödülleri'ne başvuran Labirent, Yeraltı, Entelköy Efeköy'e Karşı, Fetih 1453, Zenne Dancer, Lal Gece, Araf, Can, Ateş'in Düştüğü Yer, Devir, El Yazısı isimli filmlerden yönetmenliğini İsmail Güneş'in yaptığı Ateşin Düştüğü Yer isimli film Türkiye'yi 85. Akademi Ödülleri'nde temsil etmesine oy çokluğuyla ile karar verildi. Bir gazete haberinden esinlenerek yazılan filmin senaryosu Muğla'nın Fethiye İlçesi'nde geçiyor. Kalbinden rahatsız olduğu için hastaneye kaldırılan Ayşe'nin hamile kaldığının öğrenilmesi ve töre gereği öldürülmesinin anlatıldığı film, Montreal Film Festivali'nde de en iyi film seçilmişti.

26 Eylül 2012 Çarşamba

RORAİMA DAĞI GÖRENLERİ HAYRETE DÜŞÜRÜYOR

Brezilya ve Venezuela arasında bulunan Roraima Dağı, dünyanın en gizemli yerlerinden birisi olarak kabul ediliyor.

Amazon ormanlarının ortasından fırlayan ve bulutların üzerine çıkan 2 bin 770 metre yüksekliğindeki Roraima Dağı, bilimadamları tarafından 'kayıp dünya' olarak adlandırılıyor.

Son derece sert kuvars taşından oluşan bu ilginç dağ bir mimarın elinden çıkmış görüntüsü veriyor. Bu görüntü yüzünden yerliler, uzun süre bu dağı burada yaşayan insanların yapmış olabileceği düşündü. Ancak bu tezi doğrulayacak bir bulguya rastlanmadı.

Bu sarp ve çıkılması çok zor olan dağın sadece görünümü değil zirvedeki esrarengiz coğrafi farklılıkları da bir türlü çözülemedi.

Dağın tepesinde çok sayıda şelale bulunuyor. Bu kadar sert bir dağda çok sayıda şelale bulunması bilim adamları tarafından tuhaf karşılanıyor. Başka yerde göremeyeceğiniz canlılar var.

Bazı yerleri saf granitten olan Roraima Dağı sadece kendi görüntüsüyle değil üzerinde yaşayan canılarla da şaşırtıyor. Dünyanın en küçük kurbağası bu dağın zirvesinde yaşıyor.

Ayrıca dağda yaşayan bitki ve hayvanları buradan başka yerde görmek mümkün değil.

HALİL SEZAİ'NİN YENİ FİLMİ 'SENİ BEKLEMEK'

Ünlü oyuncu, çalışmaları süren ikinci albümünde yer vereceği "Seni Beklemek" adlı şarkıyı da önümüzdeki yıl vizyona girecek o filmin tema müziği olarak seçti. Ardından "Seni Beklemek"i fragman-klip olarak dijital platformlarda müzikseverlerle paylaştı.

MONICA BELLUCI VE BEREN SAAT AFİŞTE DE BİRLİKTE

Merakla beklenilen 'Gergedan Mevsimi'nin afişi yayınlandı.

Geçtiğimiz yıl Türkiye'de çekilen, Monica Bellucci, Yılmaz Erdoğan, Belçim Bilgin Erdoğan ve Beren Saat'in rol aldığı Gergedan Mevsimi'nin afişi yayınlandı.

İran’da yasaklı olan ödüllü yönetmen Bahman Ghobadi’nin geçen yıl ülkemizde çektiği “Gergedan Mevsimi” (Rihinos Season) filminin vizyon tarihi de belli oldu. Film 26 Ekim'de vizyona girecek.

YAZIMI KIŞA ÇEVİRDİN NEŞET BABA...

Neşet Babam gitmiş...
Önceki gün kötüleştiğini duyduğumda hissetmiştim sanki. Nedense her zaman hayata olumlu bakmaya çalışsam da bu sefer öyle bakamadım.

Garip bir ürperti olmuştu içimden. Okula gittim, derse girdim, arkadaşlarımla konuştum gülüştüm bile. Bazı şeyleri yok saymak böyle bir şey mi acaba? Buna rağmen duyduğumda sarsıldım. Ekrana çakıldım kaldım, boğazıma koca bir fil oturdu sanki... Hani gözyaşları oraya diziliverir gıcık tutar, yutkunursunuz yutkunursunuz da geçmez ya, öyle işte. Sesim soluğum kesildi. Tüm gün yazmak istedim ama içimi dökeyim acımı paylaşayım derken saçmalamaktan korktum ve hala da korkuyorum aslında ama sonunda hoşgörünüze sığınarak yazıyorum işte.
İnternetin hatta cep telefonunun bile olmadığı zamanlardı. Babam, annem ve kardeşimle bu ülkenin doğup büyüdüğüm bir şehrinde yaşıyorduk. Tıpkı hikayelerdeki gibi, küçük mutlu bir aile olarak. Bizim evde ütüleri genelde babam yapardı. Ve özellikle ütü yaparken evde dinlediğimiz sanatçılardandı Neşet baba. Onun gibi söylemeye çalışarak eşlik de eder, ara sıra kendi kendimize oyun havası oynamaya çalıştığımız da olurdu. Bazen babam bir yandan ütü yapar bir yandan oynardı.

En çok Yazımı Kışa Çevirdin türküsün severdim ben, karlar yağdı başa Leyla’m diye devam eder hani. Daha ergen bile değilim aşkı nereden bileceksem artık içli içli de söylerdim onunla. Neşet baba benim çocukluğum demekmiş. Benim için önemli olduğunu hep bilirdim de ne kadar önemli olduğunu ancak şu an anlayabiliyorum. Çünkü sanki sadece o değil de onunla birlikte çocukluğumdan bir parça da kırılıp gitti... Şimdi geçmişe dönüp baksam biz, o küçük mutlu ailemiz, ütü yapan babam, boyumdan büyük türkülere eşlik edişlerimiz orada olmayacakmış gibi geliyor...
Aslını isterseniz, içimden hıçkıra hıçkıra ağlamak geliyor. Ama nedense gözlerim dolduğunda gözyaşlarımı tutuyorum. Sanki o bunu istemezmiş gibi geliyor. Velhasıl, yazımı kışa çevirdin be Neşet baba...

Başak SULTAN

NEŞET ERTAŞ, BEHZAT Ç.'Yİ DE YETİM BIRAKTI


Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi olarak bozkırın olanca terk edilmişliğini yansıtmaya çalıştığı en can alıcı yerlerde Neşet Ertaş'ın sanatından yardım alıyordu. İçki sofralarında, Hüseyin'in yerinde ya da Akbaba'nın evinde en çok Neşet Usta dinlenirdi. Dizinin dokusuna o kadar uygundu ki Neşet Ertaş kimi bölümler Pilli Bebek yerine Neşet Ertaş sazıyla başlardı. Dizinin karakterleri birer birer Neşet Ertaş türküleriyle aşık olup, sazıyla dert çıkardılar geceler boyu.

[youtube width="600" height="365" video_id="e1AQDMdoH3U"]

Dizinin bu hafta yayınlanacak bölümüne yetişir mi bilinmez ama dizide bir Neşet Baba anması, dizinin yayın hayatı boyunca da türküleriyle yaşatılmasını umut ediyoruz. Dizi fanatiklerinin beklentisi bir yana dizinin duruşuna da fazlasıyla yakışacak bir   hareket olur.

 

NEŞET ERTAŞ'IN EMANETİ VE "GARİPLİK" HİKAYESİ

Ani ölümü ile bir anda Türkiye'nin en çok konuşulan ismi olan büyük usta Neşet Ertaş yıllardır saklı kalmış hikayeleri ile tekrar tekrar gündeme geliyor.



Neşet Baba'nın en dokunaklı hikayelerinden biri de babasının ölümü ile ilgili olanı. İşte Can Dündar'ın hazırladığı "Garip" adlı Neşet Ertaş belgeselinde anlatılan acıklı bir kaybetme öyküsü. Neşet Ertaş babasının cenazesine yetişemese de aldığı emaneti bir türküyle ölümsüzleştiriyor. Muharrem Usta'ya olan bağı ve arkadaşlığı bu türkünün her söylenişinde bir kere daha hayat buldu yıllardır.

Ve şimdi vasiyeti gereği Muharrem Usta'nın yanına defnediliyor Neşet Usta...Baba oğul, usta çırak birlikte yatacak ebedi uykuya.

[youtube width="600" height="365" video_id="imM0JqJVrNI&feature=related"]

NEŞET ERTAŞ'I TANIMAYAN NİL KARAİBRAHİMGİL DE BUGÜN ÜZÜNTÜLÜYDÜ

Bir radyo programında 'Neşet Ertaş'ı tanımıyorum' açıklamasının ardından 4 yıl önce  gündeme gelen Nil Karaibrahimgil ustanın ardından üzüntüsünü dile getirenler arasındaydı.

Nil Karaibrahimgil olay olan sözlerini 4 yıl önce dile getirmiş ve önce 'Neşet Ertaş'ı tanımıyorum' demişti ardından da 'Neşet Ertaş benim sayemde tanındı' dediği iddia edilmişti. Bu gelişmelerin yarattığı tepki sonrasında üstada bir mektup yazarak özür dileyen genç müzisyen, "İnsan bazen, kelimlere basıp yuvarlanabilir. O “sayemde” kelimesini de, “Vesile olabildiysem ne mutlu”yla değiştirmek isterim.Babaannem Saliha Anıl’ı, ne yazık ki, hiç tanımadım. Şairdi. Şimdi bütün bu olayları, onun bana bir selamı olarak görüyorum. Belki de babaannem, Neşet Ertaş türküleriyle gönlüne girip bakmamı istedi çok uzaklardan. Ne güzel köprüler bunlar, gözleri dolduran. Eminim siz bunlardan pek çoğunu inşa ettiniz. Darısı başıma. Bir kusurum olduysa affola" demişti.

O yıllarda sözlerinin yanlış anlaşıldığı Nil Karaibrahimgil samimiyetini bugün de gösterdi. Karaibrahimgil bugün yayınladığı mesajda "Neşet Ertaş'ı geç tanıdım, iyi dinledim. toprağı bol olsun. bu topraklardan sazı sözü eksik olmasin. boyle bir gunde cumlelerden cok hislere kulak vermeli. cumleler hic bir zaman hisler kadar guclu olamaz. Allah rahmet eylesin." dedi.

25 Eylül 2012 Salı

ANADOLU'NUN KALBİYDİ...HUZUR İÇİNDE YAT NEŞET BABA

Neşet Ertaş'ın ölümü Anadolu'daki aşık kültürünün de en önemli değerlerinden birini kaybetmesi olarak derin bir hasret çukuru açtı tüm sevenlerinin kalbinde daha ölümünün ilk gününde... Bozkırı, Orta Anadolu'nun bitmek bilmeyen ovalarını, kavurucu güneşini ve donduran ayazını şarkılarında özetleyen milli değerimizdi Neşet Ertaş. Sosyal medyada da günün konusu Neşet Ertaş'ın ölümü oldu. İşte bütün bir ülkenin Neşet Baba'nın ardından gözyaşıyla karışık döktüğü cümleler;



-Sazının döşüne vurdukça yüreğim sızlardı. Daha da sızlattı.

-Allah senden razı olsun baba. Allah Rahmet eylesin. Gözlerimiz bugün senin için doldu. Her türkünü dinlediğimizde birazcık içimiz acıyacak, olsun. dualarımızda artık sana da yer var.

-İçtenliğini, insanlığını ve o hüzünlü eşsiz sesini özleyeceğim, büyük üstat, halk ozanı. Allah rahmet eylesin.

-Bugün iyiden iyiye dinleyip tanıdığım da kimseye minnet etmeyişine hayran olduğum ozan... Allah rahmet eylesin...

-Bozkırın denizi yoktur ama, okyanus gönüllü insanları vardır. Şimdi, gökyüzüyle, okyanusun kavuştuğu, bir mavi-yeşil yolculuğun olsun.

-Sen gidiyorsun, ben yaremi tazeliyorum.

-Bu ülkede doğan insanların ayrıcalıklı olma sebeplerinden birisiydi. Onca haksızlığa, gelir dağılımında adaletsizliğe, bir türlü barışamadığımız geçmişe, onca yoksunluğa rağmen o ve onun gibi büyük ozanlar sayesinde her yeni nesil onunla ve eserleriyle tanışıp feyz alabilme ihtimaline sahip olduğu için ayrıcalıklıydı. Artık o gitti ya bir toprak parçası üzerinde yaşayan alelade insanlarız. rtl televizyonunun aşık mahzuni'nin vefatından sonra söyledikleri yine onun için geçerli olabilir sadece : "bir kültür yanardağı söndü"
(tanım: yaklaşık 10 yıldır metal müzik dinlememe rağmen, eserlerini dinlemekten asla vazgeçmediğim, ölüm haberini duyunca içimden bir şeylerin koptuğunu hissetmeme neden olan büyük ozan.)

-2010 yılında Üsküdar Belediyesinin şenliklerine gelmişti Neşet Ertaş. Dünya gözüyle görmek istediğim bir sanatçıydı gördüm. Mekanı cennet olsun..

-Babam ölmüş gibi içim acıyor.

-Her tanıdık insanın ölümü biraz üzer, ama Neşet Ertaş gibi çok büyük ustalar göç edip gittiği zaman buralardan ardında hem izler bırakır, hemde insanın içini çok acıtır. ruhun şad olsun büyük üstad, erenler seninle olsun.

-Anadolu müziğinin efendisi ve adeta toprağın içinden çıkan ruhu müziğe çevirmiş muhteşem bozlak üstadıdır.

-Bira içerken, rakı içerken dinler, sanatının doğallığını, adamlığını konuşurduk masamızda. şimdi rahmet dileyeceğiz, şimdi yad edeceğiz. Eserleriyle kulaklarımızdan gözyaşı akıtacağız.

-Toprağın bol olsun usta. milletimizin ve halk müziğimizin başı sağolsun.

-Bizim sanatçımızdır. Kendisi başlı başına bir gönül dağıdır. bizden biridir. Kıraç toprakların sesidir. Anadolu insanının yüreğidir. Allah rahmet eylesin usta.

-Hak ettigi yere ermis muhterem. bu dunyaya gomlek gomlek fazlaydi.
Muharrem ustanin yaninda huzurla dingirdatsin sazini.

-"Çeyrek nefesteyim, coğu gitti azı kaldı"  dediydi Cemal Resit Rey'deki konserinde. 2009 du sanırım. Atletini değistirmek icin izin istediydi seyirciden. Terlemiş. Güldürdüydü. Böyle cıplak durarak. Öyle güzel hatırlayacağım. Allah gani gani rahmet etsin.

-Bugün arkandan bir ben ağlayamıyorum bir ben yanmıyorum çoğumuz yanıyoruz yalan dünyada.
-En büyük aşkların dermanı türkülerin sahibi herkesin göynüne değen türküleriyle halkın sanatçısı. kendi değimiyle yorulmuştur artık tezeneyi bırakıp hakka yürüdü. sesi halen göynümüzde yankılanıyor.
-Benim için Türkiye'deki tek sanatçıydı. Türküler yetim kaldı. Ölümü beni gerçekten çok üzdü. Hemşehrimin cenazesine katılamayacağım için ise ayrıca üzgünüm.

-Belki de bir daha böylesi asla gelmeyecek bir gönül adamını kaybettik. başımız sağolsun. üstat'a allah rahmet eylesin. mekanı cennet olsun...

-Bozkırın ortasında geçirdiğim dört yıldan bana kalanların en kıymetlisi göçüp gitmiş bu yalan dünyadan. Denizi seyretmek gibidir bozkırda gökyüzünü seyretmek demişti sonradan tanıdığım oraların insanı birisi. Elişi kağıtlarından kesip yapıştırmışlar sanırsın çıplak dağların üzerindeki masmavi gökyüzü. Boşuna mı memleket belledim ben o kıraç toprakları. Başka türlü olmaz, başka bir saz söz yakışmaz oralara. Böylesine kırılmış da gidenler ne büyük bir hüzün bırakıyor geriye. Ah be Neşet usta viran ettin bağları, goncanın etrafı har oldu gitti.

-Bu ülkede bazı sanatçılar varki asla yerine yenisi yetişmiyor. Zaten Neşet Ertaş ın yerini zaten kimse dolduramaz ama demek istediğim bir kalemiz daha yıkıldı allah rahmet eylesin. Sevdiklerine ve yakınlarına sabır diliyorum.

-Karacaoğlan, asırlar evvel dünyanın en kısa, en güzel, belki de en acı biyografisini yazmış Neşet Ertaş için: bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm.

-Kendisini düğün şarkıcısı diye küçümseyenlere: "ben düğüne de giderim, içkili yerlere de de çünkü her yerde insan var." demiştir.

-gönül sazımızın bozkırda
"neşet" eden içli teli
koptu. "er" kişiyi, bağra
"taş" basarak uğurlama
vaktidir...

-Gurbet ellerde can yoldasimdi, o da gitti.

-İlk defa bir sanatçının ölümüne bu kadar üzüldüm. Bir yudum insan'da aşkından bahsederken "ben yaşıyom mu, yaşamıyom mu bilmiyom" deyişini hiç unutamıyorum. bu kadar güzel, bu kadar tevazu sahibi bir insan herhalde az bulunurdu. Bir gün kendisini kanlı canlı görmeyi umarken, hatta İzmir'e gitsem nerede bulacağımı bile öğrenmişken hak rahmetine kavuştu. Bundan 3 ay önce Kırşehir'e gittiğimde önüme gelene hakkında bir sürü sormuştum. güzel şeylerle birlikte biraz kırgın olduğunu da söylemişlerdi. Bilemem ne kadar doğru, o yüzden yazmayacağım söyledikleri sebepleri. Diyeceğim, kocaman bir gönül insanı göçtü. dolmayacak bir yer bıraktı. Ama çok da güzel hatıralar, mükemmel eserler bıraktı. bir insan, herhalde ölümüyle bütün varlığından ancak bu kadar az kaybedebilirdi. Kendisinden kalanlar, bu toprağı yüz yıllarca idare eder.

-Bir Hollanda yolculuğunda karşılaşmıştık üstadla. Başında kasketi elinde bağlaması az sonra hollandalı memurlarla yaşayacağım gerginlikten habersiz oturdum karşısına. Bu kadar naif, bu kadar alçak gönüllü, bu kadar insan bir insanla karşılaşınca ezilirsin ya öyle eziyordu insanı. Yıllar sonra bir reklam patronun karısı olan popçunun benim sayemde tanındı demesine bile kızmayacak büyüklükte bir adamdı.

-Sazıyla ahbaplığı eve ekmek götürme derdi bir yana, dünyaya gelme sebebindendi...metin üstündağ'ın deyişiyle bu dünyaya turneye gelmişlerdendi...

--varsıllık görmedik ki yoksulluktan yakınalım-demiş mütevazi halk ozanı/sanatçısı. ölümüyle bir devir kapanmıştır gerçekten. yaşarken tanıyanlardan olmak ne büyük şans. shakespeare 'in de dediği gibi -bir ulusun türkülerini yapanlar yasalarını yapanlardan daha güçlüdür.

-İkibinoniki yılının yirmidokuz eylülünde gözyaşlarıyla uğurladığımız, gökyüzünün en parlak yıldızı, sırmadan yıldızlarla süslü lavanta çiçeği kokan halep işi yorganın altında huzurla uyuyan büyükusta. yazılacak çok şey var da ustanın o derin ve zamansız sesi anlamsız kılıyor hepsini.

-Şarkıların hep bizimle üstad, ruhun şad olsun.  Aldım ufak rakımı açtım haydar haydar'ı söylediğin türküyü sen söyle yeter ki...

-Anadolu'nun kalbiydi..

[youtube width="600" height="365" video_id="v4ZmLXrrCOo"]

- Anadolu'nun adamıydı. Kendisinin elini öpmek, sarılmak isterdik bu dünya'da. Diğer tarafa inşalaah...

-

tüccarlar gelmeden amberle yıkanmış sesin,
çil çil altınla değil, aşkla parlıyor gözlerin

~ haydar ergülen

-Caz festivaline gidecek kadar “cool” ama neşet ertaş dinleyemeyecek kadar “urban” arkadaşlar; bu müziği “playlist”lere, “ipod”lara almanız için festivale amerika’dan katılan vasat bir müzisyenin ntv’de yekta kopan’ın programına çıkıp da "aslında anadolu’da da bir tür blues geleneği var. neshet ertash en önemli temsilcisi. biz çok sevdik” diye röportaj vermesini bekliyorsunuz değil mi?

-Tarlabaşı’nı sanata boyamak için oradaki yoksulların kapı dışarı edilmesini beklemiş görsel sanatçılarımız da var, sizlerin küçük kuzenleri. akrabalarınızla daha tanışmadıysanız ziyaretlerine gidin- pamukkale inşaat, beyoğlu belediyesi, filli boya, kadir has üniversitesi ve s.o.s. güvenlik şirketi desteğiyle duvarlara resim yapıyorlar. (şaka etmiyorum, oradaki yıkım öncesi sanat festivalinin resmi sponsorları bu saydığım kurumlar.)

DOSTLARI ÜSTADI ANLATTI:

Kanser tedavisi gören Neşet Ertaş'ın vefatının ardından sanatçının yakın dostları en güzel kelimelerle onu anlattı. Bugüne kadar iyi kötü pek çok gününe şahit olan arkadaşları Neşet Ertaş'ın acı, hüzün dolu buruk hayatını şu sözlerle anlattılar:


RAHMİ SALTUK: ÇOK SIKINTI ÇEKTİ

"Yöresel sanatçılar arasında ilk beşe, belki de birinci sırada gelir. Bozlakları rahmetli babası gibi çok iyi söylerdi. Ahbaplığımız var ama Türkiye'nin hallerinden dolayı son dönemde görüşemiyorduk. 1969'da Gençlik Saati vardı Ankara Radyosu'nda ilk defa o programda çok ünlü olduğu dönemde tanışmıştık. Beraber Gençlik Saatine çıkmıştık. Çok güzel eserler bıraktı. Her ölüm erken ölüm demektir. Bilgelik yanı vardı. Herkeste olmayan bir şey. Çok sıkıntılar çekti, Almanya'ya gitti. Unkapanı'nda karşılaştığımızda. Ona 'Yöneticiler sesimizi çıkarmamıza izin vermiyor' demiştim. O da 'O zaman sana bir firma gerekiyor' demişti."

İNCİ ÇAYIRLI: ÇOK BÜYÜP KAYIP

"Çok üzüldüm. Beklemedik, çok ani bir olay. İnsan olarak çok değerli bir kişiydi. Çok büyük bir kayıp. Büyük bir hocayı, iyi bir enstrüman çalan birini kaybettik. Başımız sağ olsun. Nur içinde yatsın. Yaptığı işi önce saygı ve sevgi, sonra da derin bilgisini katıyordu. Büyük üzüntü duydum."


SELDA BAĞCAN: HAYATI ACILARLA GEÇTİ

“Çok üzüntülüyüz, değerli bir ozandı. Birinci kaynaktan türküler dinleyemeyeceğiz artık. Kendisinden 2-3 eser aldım. Çok üzgünüm, nur içinde yatsın. Hayatı acılar içinde geçti. Hasan Saltık onu yeniden var etti, popüler olmasını sağladı. Hak ettiği değeri bulamayan insanlardandı. Bu kadar değerli bir ozan, kalbi kırık olarak gitti."

SABAHAT AKKİRAZ: HER TÜRKÜDE HATIRLAYACAĞIZ "

Hepimizin türküleriyle büyüdüğü, yaşadığı bir büyük usta. En büyük tesellim onun gibi çalan, söyleyen bir değerimiz yoktu. Sonsuza kadar her tele vurulduğunda, türkü söylendiğinde onu hep yaşıyor hissedeceğiz. Onu hep öyle duyacağız, öyle anımsayacağız."

BELKIS AKKALE: TOPLUMUN GÖNLÜNE GİRDİ, UNUTULMAZ "

Sanatçılar eserleriyle toplumun gönülen girmiş ustalar hiçbir zaman unutulmaz. Çok üzgünüm, haberi alınca da konuşmakta güçlük çekiyorum. Neşet Ertaş uzun yıllar halk türkülerine hizmet etti. Gençlik yıllarımda onun ilk kez konserine gitmiştim. Çok üzgünüz. Toplumda çok iz bırakan değerli bir ustayı kaybettik."

EMMY ÖDÜLLERİ KİME GİTTİ?

Bu yıl 64'üncüsü verilen ve televizyonun Oscarları olarak anılan Emmy Ödülleri Los Angeles’ta düzenlenen törenle sahiplerini buldu.

Geceye Drama dalında 9 dalda aday olan ve 'En İyi Dizi', 'En İyi Erkek Oyuncu' ve 'En İyi Kadın Oyuncu' ödüllerini kazanan 'Homeland' damgasını vurdu. Komedi dalında Modern Family bir kez daha 'En İyi Dizi' seçildi ve toplamda 4 dalda ödülün de sahibi oldu.

İşte Jimmy Kimmel'ın sunduğu gecede ödül kazananların tüm listesi;

DRAMA

En İyi Dizi: Homeland
En İyi Kadın Oyuncu: Claire Danes, Homeland
En İyi Erkek Oyuncu: Damian Lewis, Homeland
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Aaron Paul, Breaking Bad
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Maggie Smith, Downton Abbey
En İyi Yönetmen: Tim Van Patten, Boardwalk Empire
En İyi Senaryo: Alex Gansa, Howard Gordon & Gideon Raff, Homeland

 

KOMEDİ

En İyi Dizi: Modern Family
En İyi Kadın Oyuncu: Julia Louis-Dreyfus, Veep
En İyi Erkek Oyuncu: Jon Cryer, Two and a Half Men
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Eric Stonestreet, Modern Family
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Julie Bowen, Modern Family
En İyi Yönetmen: Steven Levitan, Modern Family
En İyi Senaryo: Louis C.K., Louie

TV FİLMİ VEYA MİNİ DİZİ

En İyi Dizi: Game Change
En İyi Kadın Oyuncu: Julianne Moore, Game Change
En İyi Erkek Oyuncu: Kevin Costner, Hatfields & McCoys
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Tom Berenger, Hatfields & McCoys
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Jessica Lange, American Horror Story
En İyi Yönetmen: Jay Roach, Game Change
En İyi Senaryo: Danny Strong, Game Change

Diğerleri

En İyi Reality Show: The Amazing Race
En İyi Variety Show: The Daily Show with Jon Stewart

24 Eylül 2012 Pazartesi

BANYO SAHNESİ NİLAY ERDÖNMEZ'İ MANŞETE TAŞIDI!

Olgun Şimşek ile Gözetleme Kulesi'nde başrol oynayan genç oyuncu Nilay Erdönmez, filmdeki banyo sahnesiyle bugün manşetlerde.

[caption id="attachment_25692" align="aligncenter" width="600"] Gözetleme Kulesi'nde Nilay Erdönmez'in canlandırdığı Seher'in dayısını Olgun Şimşek canlandırıyor.[/caption]

Bunun nedeni ise genç oyuncunun rolü için aldığı kilolar. Dayısı tarafından hamile bırakılan, istemediği bir çocuğu dünyaya getiren bir kadının dramını anlatan Erdönmez filmdeki sayısız parmak ısırttıran performansla değil, banyo sahneleriyle gündeme geldi. Erdönmez'in banyo sahneleri ise tüm dikkatlerin filme çekilmesini sağladı.

İki oyuncunun dışında Menderes Samancılar,Kdir Çermik, Laçin Ceylan,Rıza Akın gibi isimlerin rol aldığı Gözetleme Kulesi yönetmen Pelin Esmer'in ikinci uzun metrajlı projesi.

[caption id="attachment_25695" align="aligncenter" width="403"] Adana Altın Koza Film Festivali'nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü alan Nilay Erdönmez, sevincini rol arkadaşı Olgun Şimşek'e sarılarak paylaşmıştı.[/caption]

Kılıç Günü, Kurtar Vadisi Pusu, Osmanlı Kıyam dizilerinde rol alan Nilay Erdönmez, rol aldığı üçüncü sinema filminde de ödül aldı. Adana Altın Koza Film Festivali'nde Seher rolüyle En İyi Kadın Oyuncu ödülünün sahibi olan Erdönmez, tiyatro yönetmenliği de yapıyor.

23 Eylül 2012 Pazar

AMAROK TİCARİLERDE ÇITAYI EN YÜKSEĞE ÇEKTİ; 8 İLERİ VE OTOMATİK

Volkswagen’in Pick up sınıfındaki ilk aracı olan Amarok, şimdi otomatik şanzımanlı seçeneğiyle Türkiye’de. 2,0 litrelik turbo dizel motora sahip Amarok Otomatik, 180 PS’lik gücü, sürekli 4 tekerlekten çekiş özelliği ve sınıfında tek olan 8 ileri otomatik şanzımanıyla son derece iddialı.



Volkswagen Ticari Araç, Amarok modelinin otomatik şanzımanlı seçeneğini satışa sundu. Volkswagen markasının ve Avrupalı bir üreticinin Pick up sınıfında ürettiği ilk araç olma özelliğine sahip Amarok’un otomatik şanzımanlı versiyonu, 2,0 TDI 180 PS’lik motorla, Highline donanım seviyesinde ve 76 bin 680 TL anahtar teslim fiyatla alınabiliyor.

Sunduğu üstün performans, güvenlik ve konfor özelliklerinin yanısıra, sınıfında bir ilk olma özeliğine sahip 8 ileri otomatik şanzımanıyla fark yaratan Amarok Otomatik, manuel versiyonda olduğu gibi verimli, güçlü ve konforlu bir sürüşü garanti ediyor.

Volkswagen’in motor teknolojisinin güçlü ve verimli örneklerinden biri olan 2 litrelik Common Rail Turbo dizel enjeksiyon (TDI) sistemi, çift turbonun işlevi bakımından Transporter ve Crafter modellerindekiyle aynı olmakla birlikte, Amarok’un montaj konumuna göre yapısal değişiklikler içeriyor. Amarok Otomatik, 1.750 devirde 420 Nm’lik muazzam bir tork değeri sunarken, ortalama 8,2 litre yakıt tüketimi değeriyle de sınıfının en etkileyici değerlerine imza atıyor.

Gücü otomatik kontrol edin

Volkswagen Amarok Otomatik’te kullanılan Torsen arazi şanzımanı, Amarok için yeniden tasarlandı ve üretildi. Amarok için geliştirilen bu 8 ileri tam otomatik şanzıman, yeni teknoloji sayesinde DSG şanzımanda olduğu gibi daha seri, daha sarsıntısız ve daha tasarruflu vites geçişleri sağlıyor. 4Motion, sürekli 4 tekerlekten çekiş sağlarken, ön ve arka akstaki çekiş gücüne göre tork dağılımını 60:40 – 20:80 aralığında ayarlayan şanzıman, normal şartlarda güç 40:60 şeklinde bir dağılımla çalışıyor.

Tasarımıyla da etkileyici

Amarok Otomatik, teknolojisi ve sürüş dinamiklerinin yanısıra, off-road ve römork kullanımı için son derece ideal bir tasarıma sahip. Sportif ve göz alıcı çizgileriyle dikkat çeken Amarok Otomatik’in Highline donanım seviyesinde, krom çıtalı gövde rengi dolgulu geri dönüşümlü tamponlar, krom kaplamalı basamaklı arka tampon ilk planda göze çarpan özellikler. Elektrik kumandalı ısıtmalı yan aynalar, yükseklik ayarlı halojen farlar, alaşımlı jantlar, gövde rengi kapı kolları, kısmi krom kaplamalı yan aynalar, krom çerçeveli ön sis farları, krom kaplı ön panjur ve karartılmış arka camlar ve standart sunulan arka park mesafe sensörü Amarok’u etkileyici bir görünüme kavuşturuyor.

 

SİNGAPUR GP'Sİ VETTEL'İN

Vites kutusu sorunuyla yarış dışında kalan Hamilton, o ana kadar yarışı rahat bir şekilde lider olarak götürüyordu.

Jenson Button rahat bir ikincilik alırken, Fernando Alonso üçüncü sırada finiş görerek hem podyuma çıktı, hem de liderliğini korudu.

Podyumun son basamaığı için Fernando Alonso ile mücadele eden Pastor Maldonado ise hidrolik arızası sonucu yarış dışı kaldı.



İlk pit stopunu Hamilton'dan iki tur önce yapan Vettel trafikle boğuşmak zorunda kalınca, sonrasında pite giren Lewis Hamilton piste Vettel'in önünde döndü. Sonrasında temiz havanın da yardımıyla önünü boşaltan Vettel yeniden iki McLaren'in arasında ikinciliğe yükseldi.

22. tura kadar bu pozisyolar korunurken, vites kutusu sorunu yaşayan Hamilton yarış dışı kalınca Vettel liderliğe, Button ikici sıraya yükseldi.

Son bölüme kadar Vettel'i oldukça yakndan takip eden Button son turlarda temposunu düşürünce, Sebastian Vettel yaklaşık 9s farkla rahat bir zafer elde etti.

Yarış boyunca iki ke güvenlik aracı periyodu yaşanırken, ilki Narain Karthikeyan'ın kazası, ikincisi ise Michael Schumacher'in, Jean-Eric Vergne'e arkadan çarpması sonucu meydana geldi.

Güvenlik aracı periyodunu kullnmak isteyip kumar oynayan Williams'ta Maldonado bu bölümde 10. sıraya gerilerken, pistte kalmayı tercih eden Alonso, Maldonado'nun yarış dışı kalmasıyla üçüncü sırada finiş gördü.

Paul di Resta yarış boyu önündeki rakiplerini terletirken, harika bir performansla yarışı Nico Rosberg'in önünde dördüncü sırada tamamladı. ,

Lotus en zorlu hafta sonlarından birini Raikkonen (6.), Grosjean (7.) ile nipeten sorunsuz atlatırken, yarışın başında temas sonucu kanat değişimi için pite gelen Massa, etkileyici bir performanslason bölümde yarışı sekizinci sırada tamamlamayı başardı.

Güvenlik aracı periyodu nedeniyle stratejisi boşa çıkan Webber 10. sırada yer alarak, Ricciardo'nun hemen arkasında yer aldı.

Öte yandan Timo Glock 12. sırada finiş görerek, takımı Marussia'yı klasmanda Caterham'ın önüne taşıdı.

2012 Singapur GP Yarış Sonucu:

1. Vettel Red Bull-Renault 2h00:26.144
2. Button McLaren-Mercedes + 8.959
3. Alonso Ferrari + 15.227
4. Di Resta Force India-Mercedes + 19.063
5. Rosberg Mercedes + 34.759
6. Raikkonen Lotus-Renault + 35.700
7. Grosjean Lotus-Renault + 36.600
8. Massa Ferrari + 42.800
9. Ricciardo Toro Rosso-Ferrari + 45.800
10. Webber Red Bull-Renault + 47.100
11. Perez Sauber-Ferrari + 50.600
12. Glock Marussia-Cosworth + 1 tur
13. Kobayashi Sauber-Ferrari + 1 tur
14. Hulkenberg Force India-Mercedes + 1 tur
15. Pic Marussia-Cosworth + 1 tur (*)
16. Kovalainen Caterham-Renault + 1 tur
17. De la Rosa HRT-Cosworth + 1 tur
18. Senna Williams-Renault + 2 tur
19. Petrov Caterham-Renault + 2 tur

En hızlı tur: Hulkenberg, 1:51.033
(*) 20s zaman czası eklenecek

Klasman/Yarış dışı
Vergne Toro Rosso-Ferrari 38
Schumacher Mercedes 38
Maldonado Williams-Renault 36
Karthikeyan HRT-Cosworth 30
Hamilton McLaren-Mercedes 22

NURGÜL YEŞİLÇAY'DAN İLYAS SALMAN'A İADE-İ ÖPÜCÜK

Adana Altın Koza Film Festivali'nde Nurgül Yeşilçay sahnedeki davranışıyla takdir topladı.

İlyas Salman'a Onur Ödülü'nü veren Nurgül Yeşilçay, ustasının elini öpmesi karşısında duygulandı ve mahcup oldu. Yeşilçay, İlyas Salman'ın zarif hareketinin hemen ardından eğilip bu kez kendisi ünlü oyuncunun elini öptü. Sahnede geçen, izleyenleri bile duygulandıran bu sahne sonrasında Nurgül Yeşilçay gözyaşlarını da tutamadı.

SELVİ BOYLUM AL YAZMALIM MAHKEMELİK

Türk sinema tarihinin efsane filmlerinden “Selvi Boylum Al Yazmalım”ın senaristi Ali Özgentürk, Türkan Şoray’ın rol aldığı reklam filmi nedeniyle Vakıfbank’a tazminat davası açtı.



İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne başvuran Özgentürk, filmin “Sevgi emektir” sloganının reklamda izinsiz olarak kullanıldığı gerekçesiyle bin lirası maddi, 6 bin lirası da manevi olmak üzere toplam 7 bin lira tazminat talep etti.

Reklamı tesadüfen televizyonda gördüğünü belirten Ali Özgentürk, kendisinden izin istenmediğini, ancak istenseydi de sloganının reklamda kullanılmasına onay vermeyeceğini söyledi: “Bir gün evde televizyon seyrederken, ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ın görüntü ve diyaloglarının bulunduğu Vakıfbank’ın reklam filmi karşıma çıktı. Öyle şaşırdım ve üzüldüm ki... Çünkü bu reklam için benden hiçbir izin alınmadı. Zaten izin isteseler de vermezdim, çünkü halka mâl olmuş bir filmin reklam ve pazarlama ürünü olarak kullanılmasına karşı çıkardım. Türkiye’ye mâl olmuş, sinema tarihine geçmiş bu filmin diyaloglarını ben yazdım. Ama Vakıfbank reklamını bu diyaloglar üzerine kurmuş, üstelik benden izin almadan, emeğimi hiçe sayarak. Ben de tazminat davası açtım, hakkımı sonuna kadar arayacağım.”

Cengiz Aytmatov’un romanından uyarlanan, Atıf Yılmaz’ın yönettiği 1976 yapımı “Selvi Boylum Al Yazmalım”ın senaryosunda Ali Özgentürk’ün imzası var. Türkan Şoray ve Kadir İnanır’ın başrol oynadığı film, köylü kızı Asya ile kamyon şoförü İlyas’ın aşkını anlatıyor.

 

 

iPHONE 5 PARAMPARÇA

Apple cihazlarını sökme ustası iFixit şirketi, yeni iPad'in ardından iPhone5'i de satışa sunulur sunulmaz parçalarına ayırdı. iFixit, saat farkıyla cihazın ilk satışa sunulduğu Avustralya'nın Melbourne kentine gitti ve satın aldığı ilk iPhone 5'i hemen laboratuvar ortamına taşıdı.


iFixit, yeni ipHone'u eski modellere kıyasla kırılması çok daha zor ve tamir edilmesi daha kolay telefon olarak tanımlıyor.

iPhone 5'in daha ince cam ekranı, kırılma oranını 4 ve 4S modellerine göre yüzde 50 azaltırken, tamir edilebilmesini de kolaylaştırıyor.


iPhone 5, 4S'e göre 1.7 mm daha ince ve yüzde 20 daha hafif. iPhone 4S'in camıyla doldurduğu alanı, yeni arka panel doldurdu.iFixit, arka panelin oldukça sağlam olduğunu ancak çizilmelere yine de hassas kaldığını belirtti.

Tornavida kullanılarak, A6 işlemcisinin yer aldığı parça gövdeden ayrılıyor.

iPhone 5'in 'hücre LCD' panellerini Sharp, Japan Display, LG Display şirketleri üretiyor.

iPhone 5'e ait mantıksal çevrim kartı, gövdeden çıkarılıyor.

Hücre LCD, dokunmatik sensörleri LCD'ye entegre ederek, daha ince bir ekrana olanak verdi.



[caption id="attachment_25595" align="aligncenter" width="621"] iPhone 5 in incelik sırrı bu krtta gizli. Ana kartı batarya ile üst üste gelmeyecek şekilde bataryadan kalan boşluğ yerleştirmişler.[/caption]

 

 

BEHZAT Ç.'NİN YENİ SEZON JENERİĞİ DOĞAN CAN'DAN

Türkiye Doğan Can Gündoğdu'yu Batman serisinin son filmi için yaptığı jenerikle tanıdı. Türkiye'nin dahi çocuğu olarak sayısız programa çıktı. Sonrasında işi profesyonelleştiren Doğan Can QEP Media Labs adlı şirketini okulunun da desteği ile kurdu ve mükemmel işler çıkarmaya başladı.



Bu sezonun merakla beklenen dizilerinden Behzat Ç. için Doğan Can Gündoğdu'nun yaptığı jenerik dizinin fanatiklerinden de tam not aldı.

Çizgi roman tadındaki jenerik Ankara silueti üzerinde dizi karakterlerini tanıtıyor.

Ayrıca Mel Gibson, Erdal Beşikçioğlu ve Yetkin Dikinciler'in başrollerini paylaştığı ÇANAKKALE filminin jeneriği de QEP Media Labs olarak Doğan Can Gündoğdu hazırladı.

22 Eylül 2012 Cumartesi

YAVUZ BİNGÖL OZAN ANNESİ ŞAHSENEM BACI İLE AYNI SAHNEYİ PAYLAŞTI

Yavuz Bingöl bir ozan olan annesi Şahsenem Bacı ile sahneye çıktı. Ana oğulun söylediği türküler o gece, orada olanlara unutulmaz anlar yaşattı.

BKM konserleri kapsamında önceki akşam Kuruçeşme Arena’da sahne alan Yavuz Bingöl, birbirinden değerli sanatçı dostlarıyla düetler yaptı. Konserin zirvesiyse Bingöl’ün, annesi Sahsenem Bacı’yla söylediği türkülerdi.
Oğluyla kendisine ait üç türkü seslendiren Şahsenem Bacı, “Oğlum sanatçı, ben halk ozanıyım. Ben konuşurum dile, müziğe dökerim, anlatmak istediğimi anlatırım” dedi.
Bingöl hayranlarının türküye doyduğu gecenin finali, ‘Kara Tren’le yapıldı. Bis için çağırılan Bingöl, hayranlarıyla birlikte ‘Sarı Gelin’i okuyarak geceyi noktaladı.

21 Eylül 2012 Cuma

iSTANBUL DEYiNCE BiR SIZI YERLEŞiR YÜREĞiME

Yazar İsmet Kür, Alfa Yayınları’ndan çıkan ‘Yıllara mı Çarptı Hızımız?’ isimli kitabında, cumhuriyetin ilk yıllarına rastlayan çocukluğunun İstanbul’unu anlatıyor. İşte kitaptan bazı satır başları.

Eski yılların İstanbul’unda hemen her evin, özellikle her köşkün bahçesi vardı. Daha geniş, daha zengin ya da daha küçük ama Kızıltoprak’tan Bostancı ilerlerine kadar her köşkün, mutlaka...

Bir de komedi bölümü vardı, daha çok adapte oyunların sergilendiği. O ne güzel Türkçeye ve Türkiye’ye uygulanış! Ne kadar ustaca sahneye koyuş! Sanatçılar ne kadar başarılıydı... Hem dram hem komedi bölümlerinde unutulmaz oyunlar çıkaran sanatçılar çoğunluktaydı diye hatırlıyorum. Dram ve komedi binaları aynı bahçe içinde gibiydiler. Komedi binası daha ufaktı, biraz uyduruk bir yapı olarak kalmış hatırımda, ama amfi düzenini de ilk orada gördüm. Bu bina da yandı, dram binasından hayli önce.

12 ayın en anlamlısı, doğanın, tüm güzelliklerini en cömertçe sunduğu aydır eylül. Belki her yerde... Ama... İlle de İstanbul’da ve ille de Bebek’te... İyice kulak verirseniz bazı kayıklardan Dede Efendi’den, Itri’den, Arif Bey’den, Münir Nurettin’den nağmeler duyabilirsiniz. Söyleyen sadece kendi için söyler gibidir ve sanırım öyledir de. “Aheste çek kürekleri, mehtap uyanmasın/ Bir alem-i hayale dalan ab uyanmasın.”

Bu kuş yuvasını anımsatan eve ‘aşiyan’ (kuş yuvası) adını veren Tevfik Fikret’tir. Bahçesinin en eski ama en canlı ağacının altında uyumakta olan da Fikret... Yıllardan beri... 1900’ün ilk yıllarına kadar şehrin çeşitli yerlerinde yaşar ve en son Rumelihisarı’nın bu en güzel tepesinde karar kılar. Zamanla bu semte ad olmuş Aşiyan. Bir müzeye ve bir mezarlığa da.

İstanbul deyince aklıma çocukluğumun ‘İstanbul’unun, “İstanbul tarafı” diye anılan, Fatih’in, Vefa’nın, Aksaray’ın, Eyüpsultan’ın, Sultanahmet’in, Nişantaşı’nın ve benzeri semtlerin evleri, evlerinin bahçeleri, çiçekli balkonları gelir. Bu evlerin tümüne yakın çoğunluğunun, meyve ağaçları, leylakla, türlü çiçeklerle dolu, hiç değilse süslü bahçeleri vardı ve yılın en az sekiz ayında çiçek kokan tertemiz sokakları...

İstanbul deyince aklıma; sırma, ipek işlemeli veya sade rengarenk ‘maşlah’lar ya da her renkten, şık çarşaflar içinde zarif hanımlar gelir. Her zaman ‘yeni’ değil ama her zaman temiz giyimli, bakımlı, nazik erkekler gelir. Maşlah, Kadıköy yakasındaki hanımların genel sokak kıyafetidir. Tek parça kumaştan yapılan, kolları kendinden oluşan çok zarif bir giysidir. Hangi yaştan olursa olsunlar, maşlahlı hanımlar, başlarına, saçlarını şöyle bir örten ince başörtüleri atıverirlerdi... İstanbul hanımlarının çarşaflarındaki özellik, zarafet, renklilik ve rahatlıktı. Ama şu son yıllarda İstanbul’u ve içimizi karartan korkunç kara çarşaflılara, alelacayip örtülü başlara hiçbir yerde rastlanmazdı.

‘Haraç mezat’ satışların yapıldığı yer ‘Sandal Bedesteni’dir. Sandal Bedesteni, meşhur Kapalıçarşı’nın içinde, dışarıya da kapısı olan, olağanüstü yüksek tavanında camlar bulunan -belki de zamanında pencere olarak yapılmışlardı- gene de olağanüstü kasvetli bir müzayede (açık artırma) mekanıdır. İyice geniş olan bu yer, paravanı andıran duvarlarla dörde bölünmüştür. Salonlardan birinde halılar satılır açık artırmayla. Birinde akla gelecek gelmeyecek her tür eşya... Mobilya cinsinden olanlar koridora istif edilmiştir, üçüncüsünde de, değerli takılar. Dördüncüsü, sanırım, para ve değerlendirme işlemlerine ayrılmıştı. Bu salonlarda ikinci, üçüncü el, ara sıra da ve daha çok iflas etmiş esnafın olmak üzere yeni eşyalardı satılanlar. Annemle, sanırım yılda üç beş kez gittiğimiz, değerli takıların satıldığı salondu.

O yılların Eyüp’ü, zaten kendinden başka bir yere benzemezdi. Ne ki bu benzemezliği, bu benzersizliği ayır edebilmek ve de korumak kişinin gelişmişliği, ruhsal olgunluğu, sezilerinin inceliğiyle bağlantılı, orantılı bir ayrıcalıktır. Böyle olmasaydı bugünkü ilkel, berbat, görgüsüz haline getirilebilir miydi?

Bu semtin tarihi geçti aklımdan: Ebu Eyüb’ün babası Halid Ensari Hazretleri, Emeviler İstanbul’u kuşattığında (670) ordularla gelmiş İstanbul’a. Çok yaşlıymış. Aynı yıl içinde göçmüş dünyamızdan. Ver derler ki, İstanbul’un fethinde yol gösterici olmuş. Ölümünden 800 yıl kadar sonra bir rivayete göre Akşemseddin’in (Fatih’in hocası) gördüğü bir rüyası sonucu mezarı bulunmuş. Asıl kahramanımız Hz. Halid Ensari. Cami onun adını taşır bildiğim kadarıyla, semtin anıldığı ad ise Halid’in oğlu Eyüb’e aittir. Hatta kimi kaynaklar Hz Halid Ensari’den “Oğlunun adıyla ünlenen yatır” diye söz eder. Çocukluğumda annemle “Eyüpsultan’a, Hazreti Halid’i ziyarete giderdik.”

İstanbul deyince aklıma Muhsin Ertuğrul gelir. Hemen ardından, Tepebaşı’nda, gayet zarif, aynı zamanda şirin, ahşap bir konak olan ‘Darulbedayi Dram Tiyatrosu’... Ve de tiyatroya ilk kez gidecek olan küçük kızın heyecanı... Piyesin adı ‘Hamlet’. Hamlet rolünde de Türkiye’nin en büyük artisti Muhsin Ertuğrul varmış. Aradan geçen bunca yıla karşın, özellikle Muhsin Ertuğrul kimi jestleri, hatta mimikleriyle, belleğimin en aydınlık köşelerinden birinde yaşayıp durmaktadır.

İstanbul deyince aklıma Bebek Körfezi gelir. “Körfez’deki dalgın suya bir bak, göreceksin/Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde” der Yahya Kemal. Bakarım, görürüm de... Ne ki ‘geçmiş geceler’ öyle çoktur ki hatıra zengini Bebek Koyu’nda; hangisi Yahya Kemal’in gecesidir, hangileri Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, hangileri benim? (...) Ve Bebek deyince ‘Nazmi’ gelir aklıma, mutlaka gelir. Nazmi’nin yarı salaş lokantası mı demeliyim? Meyhanesi mi? Hele bahçesinde çay, kahve falan da içilebilirdi, içki de... Nazmi’nin asıl önemli ve güzel gecelerinde ne yazık ki ben çok uzaklardaydım. Yahya Kemalli, Tanpınarlı, Kutsi Tecerli ve tabii şiirli, edebiyatlı, felsefeli akşamlarına katılamadım. Ama Nazmi, onlardan bir kaçının fotoğraflarını asmıştı toplandıkları köşeye.

 

20 Eylül 2012 Perşembe

iOS 6 iPHONE KULLANICILARINA KABUS YAŞATIYOR

iPHONE5 ile eski iPHONE kullanıcılarının da kullanımına sunulan İOS6 Apple kullanıcıları arasında tam bir hayal kırıklığı yarattı. Yaşadıkları şaşkınlığı internet üzerinden paylaşan kullanıcıların en çok şikayet ettikleri sorun başlıkları kısaca şu şekilde.

-Artık iPHONE da Youtube yok!

-Harita uygulaması yetersiz.Yan sokaktaki merkezi alış veriş merkezlerini bile bulamıyor. şaka gibi.

- Wi-fi, bluetooth, uçak modu, rahatsız etme gibi modlara hala ama hala ayarlara girerek ulaşmak zorundayız.

- Yine, yeni, yeniden açık uygulamaların tümünü birden kapatamıyoruz.

- Hiç bir yenilikçi (!) özelliği işime yaramıyor. passbook, siri (zaten yok da, olsaydı hani) gibi uygulamalar Türkiye'de anlamsız.

- Hala ama hala doğumgünü, bayram gibi etkinlikleri takvimde özel olarak işaretleyememe. ben kişilere gidip herkese teker teker doğumgünü bilgisi girmek zorundayız.



-Artık google maps de yok!
- "Paylaşma araç takımı" işlevsiz.

-Yükleme sırasında çok fazla Wİ-Fi sorunu yaşatıyor.

-200 yeni özellik diyorlar ama biri bile kullanışlı değil.

-Yeni Türkçe klavye pratik değil. Bir klavyede temel noktalama işaretlerine doğrudan ulaşabilmek gerekir. ipad'de eskiden elimizin altında olan nokta, virgül, ünlem, soru işareti + bunları yukarı kaydırarak çıkan apostrof ve tırnak işaretlerine ulaşmak, şimdi bu tuşların yerlerini türkçe karakterler aldığı için zorlaşmış.

-Yeni haritalarında Kuzey Kıbrıs'ı göstermiyor.

- Mesajlar eskiden ışık hızı ile açılırken bunda 3-4 saniye bekliyor, mesajları sürekli arka planda açık olarak tutunca eskisi gibi ışık hızı ile çalışıyor.

 

İOS6 iPHONE 3GS ve üzeri modelleri destekliyor.

 

İlk tepkilere bakılırsa gelecek yıl Windows Mobile ilgisi artacak gibi görünüyor.

İPAD MİNİ YENİ İPAD VE İPHONE5 ARASINDA BİR BOYDA

12 Eylül'de iPhone 5'le birlikte tanıtılması beklenen iPad Mini daha iyi bir zamanlama için bekletiliyor. Cihazla ilgili kimi ipuçları gün yüzüne çıkıyor.



Model, daha önce sızan ve yine iPad Mini'ye ait olduğu düşünülen kılıfla benzerlikler taşıyor. Cihazın hafıza kapasitesi, model sürümü ve devlet onayı gibi yazılar görünür durumda.

Ön ve arkada olmak üzere iki adet kamera ile ses ayarı, güç düğmeleri ve kilitleme düğmesi gibi diğer şüpheli parçalar da bu modelde mevcut.



iPhone 5 çıkmadan önce sızan fotoğraflar silsilesi, 12 Eylül'deki lansmandan önce adeta cihazın süprizini bozmuştu. Eğer bu fotoğraflar da gerçek çıkarsa, Ekim ayını beklemeden, iPad Mini hakkında epey bilgi sahibi olacağız demek.

BLACKBEERY, BB10 İLE ŞEYTANIN BACAĞINI KIRABİLECEK Mİ?

Apple ve Samsung’un başı çektiği akıllı telefon piyasasında gerilerde kalan RIM, birkaç ay önce BlackBerry 10 OS işletim sistemini tanıtmıştı. 2013’te piyasaya sunulacak BB10 hakkında ise bugüne kadar kesinleşmiş bir bilgi verilmemişti.

‘Londra’ kod adlı yeni modele ait olduğu iddia edilen fotoğraflar internete sızdı. Fotoğrafarda, telefonun yazın tanıtılan prototip model Dev Alpha’ya olan benzerliği dikkat çekiyor.



EKRAN BÜYÜTME MODASINA  UYDULAR
BB 10’un klavyeye sahip olmayacağı ve tamamen dokunmatik ekran üzerinden yazı yazılacağı biliniyordu. Fotoğraflar dokunmatik ekran hakkında bilgi edinmeyi mümkün kılmasa da, cihazın büyüklüğü ve ekran genişliği hakkında bazı tahminler yapılmasına olanak veriyor.

SAMSUNG iPHONE'U BİTİRMEYE KARARLI; S4 GELİYOR!

Samsung, yaptığı açıklamada Galaxy S4'ün iPhone 5 nedeniyle beklendiğinden erken piyasaya sürüleceğiyle ilgili haberleri yalanladı.

Apple ile Samsung arasındaki savaş, bugünlerde mahkemelerden gerçek telefonlara doğru taşınarak cephe değiştirdi. Galaxy S3'ü 20 milyon gibi bir satış rakamına ulaştırmayı başaran Samsung, geçtiğimiz günlerde ortaya çıkardığı reklamıyla Galaxy S3'ün iPhone 5'den çok daha iyi olduğunu da iddia etmişi.



Şimdi ise Samsung'un bir başka stratejik hamle yapmaya hazırlandığı söyleniyor. Korea Times'ın raporuna göre Samsung, Galaxy S3'ün halefi olacak Galaxy S4'ü 2013'ün Mart ayında, S3'den sadece 9 ay sonra piyasaya sürmeye hazırlanıyor. Samsung'un acele etmesinin nedeni ise "iPhone 6" çıkana kadar Galaxy S4'ün daha fazla piyasada durmasını ve daha çok satmasını sağlamak.

Galaxy S4'ün S3'ün 4.8 inç'lik ekranından da daha büyük, 5 inç'lik bir ekrana sahip olacağı söyleniyor. Samsung Exynos işlemcisiyle çalışacağı iddia edilen cihazda iddiaya göre Qualcomm Snapdragon işlemcisi terkedilecek. Galaxy S4'ün 2013'ün başlarındaki Mobil Dünya Kongresi'nde duyurulması bekleniyor.

Samsung'un S4 için erken davranması, Galaxy S3 almayı düşünenleri ve almış olanları Samsung'dan soğutabilir ve şirketin tepki almasına neden olabilir.

18 Eylül 2012 Salı

OKTOBERFEST KAPILARINI 4. KEZ AÇIYOR

Antalya’nın en eğlenceli ve kaliteli Festivali Oktoberfest, bu yıl 21-22-23 Eylül 2012 tarihleri arasında Antalya Atatürk Parkı içindeki Cam Piramit deniz tarafındaki park ve yeşil alanda kapılarını 4. kez açacak.


Turset Project Management tarafından 2009 yılından bu yana düzenlenen ve her yıl daha büyük kitlelere ulaşan Oktoberfest’e bu yıl 60 bin müzikseverin gelmesi bekleniyor.

“Bu Şehrin Festivali”
Farklı kültürlerdeki binlerce insanı bir araya getirebilme özelliği, gün boyu süren eğlenceli aktiviteleri, Antalya’nın en özel parkında göl manzarası ile müzik dinleme fırsatı ve seçkin restaurantları ile Oktoberfest Antalya’nın buluşma noktası haline geldi.
2 farklı noktada kurulan dev ana sahnesi ve gündüz sahnesi, şehrin merkezinde doğayla iç içe özel alanı, Türkiye’nin en iyi gruplarını ağırlaması, farklı türlerde müzik seven her kitleye uygun müzik içeriği ve katılımcı sayısıyla Akdeniz bölgesinde düzenlenen en geniş kapsamlı Festival olma özelliğini taşıyan Oktoberfest, 4. Yılında da herkesi çok eğlendirecek.

“Turist ve Antalya halkı kol kola dans edecek”
Oktoberfest, her yıl Türkiye’ye tatil için gelen ve bu sırada günlük kültürel ya da tarihi sosyal turlara çıkan turistler için de yeni bir çekim noktası oldu. Her yıl binlerce turistin eğlenmek için ziyaret ettiği Oktoberfest, bu yıl da 3 gün boyunca başta Alman ve Rus olmak üzere 10 bin turisti ağırlayacak ve Antalya halkıyla kol kola dans ettiği bir festival olacak. Oktoberfeste gelen turist şehri gezerek Antalya esnafına katkı sağlayacak

“Kaliteli Müzik en iyi Gruplar”
Eğlenceyi gündüzden başlatıp geceye taşıyan Oktoberfest, bu yıl da müzikseverleri Türkiye’nin en büyük yıldızlarıyla buluşturacak. Her gün saat 15.00’da kapılarını müzik severler için açacak ve konserler saat 17.00’da başlayacak.
Oktoberfest’te Avrupa’nın en iyi Festival gruplarından Jim Murple Memorial, Alman Bavyera Müzisyenleri, Türkiye’nin yıldızları; Athena, Göksel, Levent Yüksel, Gripin, Gökçe, Özge Fışkın ve Luxus başta olmak üzere Antalya’nın gözde grupları Cambaz, coverside ve Funkup sahne alacak.

ŞEBNEM FERAH “EYLÜL’DE HARBİYE’DE”

FUNORG ve magictouch tarafından bu yıl ikincisi düzenlenecek olan “Eylül’de Harbiye’de” konserlerinin 22 Eylül’deki konuğu Şebnem Ferah.

Gerçekleştirdiği her konserde, dinleyicileri ile kurmayı başardığı iletişim sayesinde coşkulu bir katılımla karşılaşan ve konser salonlarını büyük bir koro görünümüne kavuşturan Şebnem Ferah, her zaman birlikte çalıştığı müzisyen dostları Ozan Tügen, Metin Türkcan, Ayhan llkan, Buket Doran, Serdar Barçın ve Ceren Akyıldız’dan oluşan grubu ile 22 Eylül Cumartesi günü saat 21:00’da Harbiye Açıkhava’da….

Birçok ödüle layık görülen Şebnem Ferah, bugüne kadar 6 albüm ve 1 konser DVD/CD çalışmasına imzasını attı.

1996 “Kadın”
1999 “Artık Kısa Cümleler Kuruyorum”,
2001 “Perdeler”,
2003 “Kelimeler Yetse”
2005 “Can Kırıkları “
2007 "10 Mart 2007 - İstanbul Symphonic Project" DVD/CD
2009 “Benim Adım Orman”

22 eylül 2012 cumartesi günü gerçekleşecek bu konser, Şebnem Ferah için yeni albüm çalışmaları öncesi son konser olma özelliğini de taşıyor.

LEVENT SEMERCİ FİLMİ BİTİREMEDEN, PANA FİLM DİZİ YAPTI

Reklamcı Levent Semerci bir süredir devam eden Ayhan Aydın'ın hayatını anlatan film çalışmasını bitiremeden, Pana Film, Adnan Menderes, Berrin Menderes ve Ayhan Aydan üçgenini anlatan bir film için kolları sıvadı.

Pana Film, Adnan Menderes, Berrin Menderes ve Ayhan Aydan üçgeninde Türkiye’nin yakın siyasi hayatını anlatan bir dizi projesine hazırlanıyor. “Ben Onu Çok Sevdim” çok yakında ekranlarda olacak. Tanıtım filmi Adnan Menderes’in ölüm yıldönümünde internet üzerinden izleyicilerle buluşan dizinin oyuncu kadrosu ve kanalı önümüzdeki günlerde açıklanacak. Adnan Menderes, 17 Eylül 1961'de asılarak idam edildi.

SABANCI'NIN MOTTO'SU HATIRLANMAYA DEĞER...

Bir sanayici, bir iş adamı olmama rağmen; kitap yazmanın, öğrendiklerini aktarmanın en kolay yolu olduğunu öğrendim. Öğrendiklerimi paylaşmak zorunda hissettim, kendimi. Acı tecrübelerimi, büyük faturalar ödeyerek öğrendiklerimi yazmalıydım ki; yaptıklarımı yapmak, başardıklarımı başarmak isteyenler, aynı faturayı ödemesinler.
Bakarken göremeyenlerin, duyarken işitmeyenlerin neler kaybettiğini görerek, bakmanın ve görmenin önemini öğrendim. Hani bir laf vardır; "Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az ."diye. Hem bu lafı hem de bakmak ile görmek, duymak ile işitmek arasındaki nüansı iyi yakalayanın her şeyi daha iyi anladığına; dolayısıyla, daha kolay öğrendiğine eminim.
Yaşadığı süre boyunca pek çok başarıya imza atan Sakıp Sabancı'nın hayattayken kaleme aldığı, kameralara söylediği her söz ders niteliği taşıyordu. Sabancı'nın hayattan öğrendiği şeylerle ilgili yazısı ise bir kez daha okunmayı hak ediyor.

"Ben"demek yerine, "biz" diyebilmenin; mutluluğa giden yollardan biri olduğunu öğrendim. Zira babamız Hacı Ömer Ağa vefat ettiğinde, biz kardeşler, her birimiz ayrı telden çalmak yerine; birlik, beraberlik ve bir ahenk içinde, gönül gönüle, omuz omuza güçlüklere göğüs gerdiğimiz için başarılı olduk.

Aile mefhumunun ve yuvadaki huzurun temelinde; itimatın, saygının, sevginin, feragat etmenin yattığını öğrendim.
Çocuk yetiştirirken, onların fikirlerine kulak vermenin önemini öğrendim. Onların dünyasına girebilmenin, birçok şeyi paylaşmanın zevkini tattım.
Fiziksel engelli olan oğlum Metin'den dolayı yaptırdığım Metin Sabancı Spastik Çocuklar Rehabilitasyon Merkezi'nin; Metin gibi çocukların içlerine kapanma yerine hayatla mücadele etmesine, ailelerin utanma duygularından sıyrılmasına nasıl yardım ettiğini gördüm ve yaşama sevincinin ne olduğu tekrar öğrendim.
Görme özürlü çocukların eğitim gördükleri Türkan Sabancı Görme Özürlüler Okulu'ndaki öğrencilerimizin, gözleri ile değil, kalpleri ile gördüklerini öğrendim.
Tanrı'nın, insanlara iki şeyi birden vermesinin önemini öğrendim. Verdiği fırsatları değerlendirerek, maddi olanaklar sağlamış ama paylaşma duygusundan mahrum kalmış insanlar gördüm. Paylaşmanın hazzını tattım. Mutlu edebildiğim insanların gözlerindeki o mutluluk ışıklarının, insanı nasıl mutlu ettiğini öğrendim.
Koleksiyonumu kendime saklamak yerine dünyaya açmanın, Türk kültürünü dünyaya tanıtmanın yanında; milliyeti, dili, dini ayrı insanların fermanlara, Kuran-ı Kerim'e nasıl bir hayranlıkla bakarak incelediklerini gördüm.
Sanatın evrenselliğini, yaşayarak öğrendim ve hepsinden önemlisi, hayatta paha biçilemeyecek şeylerin olduğunu; dostluğun, sevginin, fedakârlığın, sadakatin satın alınamayacağını öğrendim.

BUGÜN NE YAPSAK DİYENLERE: BULUTSUZLUK ÖZLEMİ 20. YILINI KUTLUYOR

Bulutsuzluk Özlem,, bugün 20’nci yılı nedeniyle Beyoğlu Hayal Kahvesi’nde sevenleriyle buluşuyor. 

Bugüne kadar kaydettikleri albümler ve Türkiye’nin her yerinde verdiği sayısız konserlerle müzikseverlerin aklından hiç çıkmayacak bir yer edindi. Müziğine Batı kaynaklı rock melodi ve ritmlerine Anadolu´´nun yüzlerce yıllık birikimini de katmayı başaran ve bu sayede büyük ilgi gören Bulutsuzluk Özlemi, Türkiye´´de uzun süre tartışılan “Türkçe sözlü rock yapılır mı?” sorusuna yaptıkları müzikle cevap verdi.