
Jean De La Fontaine Eurolig Devam Ediyor… Türk Basketbolu olarak güzel bir döngü yakaladık..Avrupadan erken elenmeyle başlar bu süreç, yeni transfer dedikoduları ile devam eder, ismi geçenlerin çoğu da gelir. Yeni sezon iple çekilir. Sezonun ilk maçından itibaren La Fontaine’den masalları dinlemeye başlarız. Uyanırız, bir bakmışız otobüs Türkiye sınırlarına girmiş bile…”Takım yeni”. “Koç yeni”. “Oyuncuların koçun sistemine adapte olacak”. “Tamam adapte olduk ama biraz daha zaman lazım”. “Zamanı da bulduk ama aksilik Ahmet’in bacağında kıl döndü”. “Ahmetin kılı hallettik ama Ayşe Ahmet’e küsünce Ahmet formdan düştü”. İki de hakemlerle ilgili masal oldu bitti.. 3 te 3 yenilgi ile başladık Eurolige. Ama en çok üzüldüğüm mağlubiyet daha doğrusu tek üzüldüğüm, tek üstüne kafa yormaya değer bulduğum maç Beşiktaş’ın Khimki mağlubiyeti oldu..Gerçekten her şeyi yapıyorlar kulüp olarak. Yönetiminden koçuna, sahadaki beşinden yedeklere kadar. Sınırlı imkanlarla toplama bir takım kurdular. İlk turdaki büyük başarıdan sonra olmayan imkanlarla takviye de yaptılar. Ki o Deniel son maçta 3/6 ikilik, 2/2 üçlük, 3/4 faul atışı ile 15 sayılık bir katkı verdi takımına. Ama tabi artık işler çok zor Top 16’da. Rakip Eurocup şampiyonu, çok daha tecrübeliler. Hele Planinic gibi ustanın yönetiminde çok başarılı maçlar çıkarıyorlar. Asist yapma özürlü sözde devlerimiz bu oyuncuyu nasıl göremez akıl alır şey değil. Gerçi takım reboundlarda ezilirken yanı başındaki İlkan ve Kaya’yı göremeyenlerden başka takımlardaki oyuncuları görmesini beklemek baya baya Pollyannacılık olur, neyse oraya geleceğiz. Çok üzüldüm çünkü Beşiktaş için asla kayıp geçilmemesi gereken maçlardan biriydi Khimki maçı. Taş gibi takım ama görece olarak grupta Beşiktaşın altına alması gereken takımların başında geliyordu. Direk rakibimize karşı içerde alınan bu mağlubiyet çok da parlak olmayan tur umudunu baya bir köreltti. Ama geride kalan, ki daha yeni başladı Top 16, maçlarda Beşiktaşın her maçı ve tüm maçlarda Top 16’yı sonuna kadar zorlayacağından şüphem yok. Sezon bittiğinde tüm Avrupa Beşiktaşı çok yakından tanımış olacak.. Anadolu Efes yıllardır belli bir standardı yakalamıştı. Bu sene acaba farklı mı olur dedik ama değişen hiçbir şey yok. Bol bütçeli bol yıldızlı mağlubiyetleri bol farklı..Efes deyince herkesin aklına “takım oyunu” “sıkı savunma” “yardımlaşma” “pes etmeme” gelir-Dİ. Çok eskilerde kaldı maalesef o takım. Efes Pilsen adı ile birlikte o tüm ülkenin, yaşlısı genci, Fenerlisi Cimbomlusu Beşiktaşlısı etrafında kenetlendiği takım da tarihe gömüldü. CSKA’dan alınan 90-71 lik mağlubiyet zaten acı. Ama daha acısı Farmar 4/6 üçlükle 24 sayı, 4 rebound,6 asistle oynuyor. O bu kadar mücadele etmeseydi, iyi gününde olmasaydı ne olacaktı? Gerçekten yazık.. Bu kadar paraya bu kadar bütçeye yazık..Tamam Yöneticilerin amaçları reklam yapmak, Efes buralarda oynadıkça, ülke ülke Efes formasını insanların gözlerine soktukça sorun yok. Ama bizi işin ticari yönü reklam yönü ilgilendirmez. En azından benim umrumda değil Efes’in basket takımı üzerinden yaptığı reklamlarla satışlarını kaça katladığı. Ben harcanan para karşılığında basketbol adına ne konuyor ortaya ona bakarım..Baktığımda da koca bir hiçten başka bir şey göremiyorum maalesef… Efes biran kara, Fenerin basketbol senden kara. Tamam Fenerbahçe her sene final foura kalan bir takım değildi. Ama hiçbir zaman da bu kadar kolay kendini bırakan bir takım olmamıştı. İlk tur maçlarında son çeyrekler fark yerlerdi. Ama en azından 3 çeyrek bişeyler yaparlardı. Anladığım kadarıyla artık “ amaaan, nasılsa gelip yakalıyorlar bizi sonra da kevgire çeviriyorlar, o zaman ne diye yoralım kendimizi” demeye başlamışlar..Geldiğinden beri diyorum büyük yıldız olacak diye, Bojan Bogdanovic sürekli savaşıyor. Çok keskin şutları var ama ilk silahı o değil, sürekli içeri yükleniyor. Sato da son zamanlarda takımı için sonuna kadar savaşıyor. Batiste de geldiğinden beri ilk kez kıpırdandı. Ama tabi ki hucumdan gidersek yanılırız. Sıkıntı takım olarak mücadelede, savumada. Rakip her kim olursa olsun, bu kadar para, Euroligte 100 yemek için kurulmaz. Hele ki takımın başına Siena ile savunma profosörü olan Pianigiani getirilmişse..Sezon başından beri reboundlar facia dedik. Bu maçta kendimizi aştık. Rakibin 34 rebounduna karşılık sadece 18 rebound alabildik. İşin en rezalet tarafı ise: uzunlarımız sadece 5 rebound alabilmiş. Bunun izahı olamaz. Mirsad Türkcan geçen sene , 1 yıllık sakatlığın ardından saha çıkıp fazla da süre almadan 12 rebound yapmıştı. Kimse kusura bakmayacak, sen bu oyuncuyu yaşlandı diye emekliye ayırıp, nerdeyse akranı olan adamlara bir dünya para verirsen ve onlar da kos koca maçı 1 rebound ile tamamlarsa, La Fontaine masallarını kimseye yutturamazlar. Facianın sınırı olmaz. Biraz daha genişletelim resmi. Pota altımız delik deşik olmuşken, İlkan gibi bir adam hiç oyuna girmiyor. Kaya gibi bir oyuncu sezon boyu oyuna hiç girmiyor..Eğer bu adamlar Koçun ailesine felan küfür etmişse, zaten takımdan tez zamanda kovulmalı. Yok böyle bir özel durum yoksa ve koç bunları tüm bu saha içi rezaletlerine rağmen oynatmıyorsa, tez zamanda Koç kovulmalı..Ben ki “sabırı” hayat felsefesi edinmiş biriyim ben ki sporda istikrarın başarı için birinci kural olduğuna inanırım, bu adam bugün gitsin diyorum. Tanjevic olur, Ertuğrul Erdoğan olur. Gelsin takımın başına geçsin, gençleri, Türk oyuncuları takıma kazandırır, saha içinde de bundan daha kötüsü asla olmaz. Eğer 100 yiyeceksek de elin 35 yaşındaki yabancıları ile yemeyelim, kendi gençlerimizle yiyelim. Hiç değilse onlar yiye yiye atmayı öğrenirler, süre aldıkça. ..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder