reklam

17 Mart 2012 Cumartesi

SAVCI BEY GERÇEKTEN CLARK GABLE'A BENZİYORSUNUZ

Nuri Bilge Ceylan'ın her filmi bir önceki aşmış bir gelişim seyri ile karşımıza çıkıyor. "Bir Zamanlar Anadolu'da" ise öncekilerden farklı bir ustalıkla işlenmiş, trajik anlara kodlanmış mizah öğeleriyle "Pulp Fiction"  tarzı bir güzellik yakalanmış. En olmadık anlarda trajedinin üstüne binmiş komik diyaloglar gerçek hayatın  mistik anlarının dahi bir yönetmen gözüyle izleyiciye fark ettirilmesi başarısı.



İşte savcı ve etrafındakiler arasında geçen Clark Gable muhabbeti de "Nuri Bilge Ceylan Gözünün" neler  görebildiğinin bir kanıtı. Bunca trajik olayın ortasında etrafındakilerin tek tek savcıya;

"-Savcı Bey Clark Gable'a benziyorsunuz."

"-Savcı Bey Clark Gable'a gerçekten benziyorsunuz."

"-Savcı Bey Clark Gable'a gerçekten çok benziyorsunuz."

Döngüsü ortasında savcının da fırsattan istifade gururlanarak Doktor Cemal'e;

"-Faküldedeyken lakabım Gable Nusret'di. Beni öyle çağırırlardı." demesi,

Yine kanun adamları tarafından tarladan aşırıp makdül ile birlikte bagaja yerleştirilen kavunlar... Filmin resim kalitesi ve çekim teknikleri ile tekrar tekrar gündeme gelmesi bir tarafa ayrıntılardaki gücünü ortaya koyan çok önemli kısımları.

Ama bu "-Savcı Bey Clark Gable'a gerçekten çok benziyorsunuz" repliği sinema tarihine çoktan girdi bile. Yıllar geçtikçe yerini daha da sağlamlaştıracak olan bu repliği sinemaya armağan eden "Bir Zamanlar Anadolu'da"  mükemmel bir de tirad kazandırdı tarihe.

Arap karakterinin Doktor Cemal'e söylediği sözler yine "Masumiyet" de Haluk Bilginer2in ağaç altında esrar çekerken söyledikleri gibi bir çok konservatuar öğrencisi tarafından tekrar tekrar ezberlenecek.

"Buralarda silahı olmayan mı var doktor? Silahsız olmaz.  iyisi var, kötüsü var. Bilemezsin. Gerektiğinde sen de acımayacaksın. Çakacaksın ağzının ortasına. Bizim buralarda böyle doktor. Kendi göbeğini kendin kesmek mecburiyetinde kalıyorsun bir yerde. Ha yok ben kesemem arkadaş diyorsan, iki dakkada alırlar çapını. Nereden geldiğini şaşarsın. Yok işte öyle. Hem şoför mahali olun, hem cam kenarı olsun hem de bedava. Yemezler. Maalesef hayvan terli. Adamın gözünden sürmeyi çekerler üstüne üstlük bir de seni borçlu çıkarırlar. Onu bilir onu söylerim. Dairede duracaksın. Merkezi kollayacaksın. Haa çember olsa olmaz mı? Olur o da olur. Fakat yerinde ve  zamanında. Yalnız icab ederse vazgeçmeyi de bileceksin. Hiçbirimiz dünyaya kazık çakmadık değil mi doktor. Hz. Süleyman; 750 yaşına kadar yaşamış. Altın mücevher. E dünya ona da kalmamış. Değil mi doktor?"

Aslında her şeyi söylediğini sanıp hiçbir şey söylemeyen Anadolu insanı bilgeliği, biraz daha az konuşsa bir şeye benzeyecekken kendini ispat çabasıyla lafın içine dolanan küçük insan bu kadar güzel tarif edilirdi kendi ağzından. Filmin büyüklüğü gündelik diyalogların tüm basitliği ve gerçekliği ile bu kadar güzel yansıtılmasında. Filmin başındaki "camız yoğurdu" muhabbeti de başka bir kanıtı bu profesyonel alımlayıcılığın. Bir sosyolog uzmanlığıyla gözlemlerini yapan NBC biriktirdiklerini ustalıkla yansıtmış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder