
Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nde düzenlenen etkinlikte “Çölün Mavi Gözü: Aral” ve “Göl Yoksa Burdur da Yok” belgesellerinin gösteriminin ardından, Aral Gölü belgeselinin yönetmeni Kemal Öner ve Doğa Derneği Alan Savunma Koordinatörü Okan Ürker’in katılımıyla bir söyleşi gerçekleştirildi. Kamu kurumları ile sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, akademisyenler, öğrenciler ve yerel halkın katıldığı etkinlikte, tüm dünyada göllerin bütün canlılar için yaşamsal önemi vurgulandı. Kuruma tehlikesi altında olan Burdur Gölü ve diğer sulak alanlarımızı korumak için tarımda kullanılan suyun azaltılması ve gölleri besleyen derelerin akışlarının plansız bir biçimde baraj ve gölet inşa edilerek kesilmemesi gerektiği belirtildi.
“Koskoca deniz nasıl yok oldu?”
37. Antalya Altın Portakal Film Festivali dahil birçok festivalde ödül alan “Çölün Mavi Gözü: Aral” belgeselinin yönetmeni Kemal Öner, belgesel gösteriminin ardından yaptığı konuşmada, Aral Gölü’nün bir zamanlar dünyanın dördüncü büyük gölü olduğuna dikkat çekerek, yanlış sulama, yanlış gübreleme, yanlış ilaçlama politikalarıyla 1960’lı yıllardan itibaren bir çevre felaketine sürüklenerek, nasıl devasa bir kum çölüne dönüştürüldüğünü anlattı.
Kemal Öner konuşmasında:
“Aral Gölü, bir zamanlar dünyanın en büyük iç denizlerinden biriyken, bugün hacminin ve kapladığı alanın yarıdan fazlasını kaybetti. İnsanlar, daha çok ürün almak için toprağı ve suyu hor kullandı. Aral’ı besleyen nehirlerin suyu pamuk üretiminde kullanılmak için taşındı. Çok ürün almak için aşırı sulama yapıldı. Aşırı sulama nedeniyle yeraltındaki tuzlar toprağın yüzeyine vurdu, düşen üretimi artırmak için gübre ve ilaçlar artırıldı. Sular çekilirken gerisinde zehirli bir çöl bıraktı. Su kuşları, balıklar, kara hayvanları, 100'den fazla bitki türü birer birer yok oldu. İnsanlar akın akın hastanelere koştu, çocuk ölümleri, kan hastalıkları, bulaşıcı hastalıklar arttı.”
Öner, Aral Gölü çevresinde belgesel çekimi sırasında görüştükleri yerel halkın halen, “koskoca deniz nasıl yok oldu” diye birbirlerine sorduklarını ifade ederek, çarpık tarım ve su politikalarının Aral Gölü gibi büyük bir gölü nasıl kuruttuysa aynı şekilde Burdur Gölü’nü de kurutabileceğine dikkat çekti.
“Önlem alınmazsa Burdur Gölü de Aral gibi kuruyacak”
Doğa Derneği Alan Savunma Koordinatörü Okan Ürker de konuşmasında, tıpkı Aral Gölü gibi Burdur Gölü’nün de yanlış tarım ve su politikalarının tehdidi altında olduğunu vurgulayarak, gölün son 35 yılda alanının üçte birini kaybettiğini ve su seviyesinin 12 metre düştüğünü vurguladı. Okan Ürker, Burdur Gölü Havzasında aşırı su tüketen tarımsal ürünlerin yaygın olması nedeniyle, sondaj kuyularından yüksek miktarlarda su çekildiği ve göle akan derelerin üzerine plansız biçimde inşa edilen baraj ve göletler gölün beslenmesini engellediği için Burdur Gölü’nün her geçen gün kuruduğuna dikkat çekti.
Ürker konuşmasında, “Dünya Sulak Alanlar Günü’nde sulak alanlarımızın yok olması gerçeğiyle karşı karşıyayız. Burdur Gölü, hızla kuruyan göllerimizden sadece biri. Oysa göller canlı yaşamının temel unsurudur, doğal döngünün can damarıdır. Göller olmazsa ne yaşam olur, ne tarım olur. Aral Gölü örneği kurumaz denilen göllerin bile nasıl kuruduğunu bize gösteren en canlı örneklerden biri. Burdur Gölü’nün kurtuluşu için iki çare var. Tarımda az su tüketen ürünlere geçmek ve baraj ve göletlerden göle kademeli olarak su bırakmak. Bu iki önlemi acilen almazsak, Burdur Gölü’nün sonu Aral Gölü’nden farklı olmayacak.”
Doğa Derneği Burdur Gölü’nü kurtarmak için çalışıyor
Doğa Derneği, 2007 yılından bu yana, Burdur Gölü’ndeki çekilmeyi durdurmak ve Burdur Gölü Havzasında tarımda akılcı su kullanımını yaygınlaştırmak için kamu kurumları ve Burdurlularla işbirliği içinde “Burdur Gölü’nü Kurtarma Projesi”ni yürütüyor. Vaillant, Doğa Derneği’nin yürüttüğü Burdur Gölü’nü Kurtarma Projesi’ne destek veriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder