reklam

18 Ocak 2013 Cuma

'YARIN AKŞAM KİMSEYE SÖZ VERMEYİN' DEMESİNİ BEKLİYORUM


Ekranlarda alt yazı olarak “Birand’ ı kaybettik…” ,” Maalesef olmadı, kaybettik.” yazıyor. Algılarım bozuk sanki. Okumayı mı unuttum? Yanlış okuyor olmalıyım diyorum, ekrana bakamıyorum. Duymak istemiyorum anlatılan hiçbir şeyi. “O haberlere inanmayın yoğun bakımdaydı hep olur böyle haberler” diyorum kendi kendime. Gerçekten beynim uğulduyor. Ama bir yandan da televizyonu kapatamıyorum sanki kapatırsam her şeyi kabullenecekmişim gibi geliyor… Yarın akşam kimseye söz vermeyin diyerek kapatırdı ya haberleri, öyle bir şeyler bekliyorum kapatabilmek için, böylesi sanki kucaklaşmadan vedalaşmadan kopup gitmek gibi.
Ekranlarda olup da aileden biri gibi olmak vardır ya işte öyleydi. Samimiydi. Onu nasıl tarif edebilirim ki? Nasıl anlatabilirim bilmiyorum… Sözün bittiği yerdeyim. Bir aile büyüğüm gibi görmüşüm, öyle sevmişim meğer. Pek çok defa haber saati yaklaştığında bir panikle “Birand’ ım başlıyor televizyonu açalım.” demişimdir. Ya da izlerken pek çok defa ekrana gülümsediğimi sanki karşımda oturuyormuş gibi tepkiler verdiğimi fark etmişimdir. Hatta itiraf ediyorum o programı kapatırken öpücük yolladığımı ya da el salladığımı, tabi ki kimseye randevu vermeyiz falan dediğimi bilirim. İçimde garip bir öfke var. Nasıl yapar bunu? Nasıl gidebilir? Gerçekten aklım almıyor…
Onunla ilgili program yapabilenleri de hiç anlamıyorum. İzlediklerim arasında sadece Deniz Arman’ ı gözyaşları içinde konuşmakta zorlanırken ve dağılmış bir halde gördüm. Nasıl ağlamadan konuşabiliyorlar, nasıl dimdik durabiliyorlar? Onu yüz yüze hiç tanımadığım halde ben bu haldeyim, onunla onca vakit geçirip de nasıl bu kadar soğukkanlı olabiliyorlar? Ya da programdan sonra bir köşeye çekilip ağlıyorlar mı? Profesyonellik böyle bir şey olmalı… Daha fazla yazamıcam. İnanamıyorum, inanmak istemiyorum. Evet, çocuklar gibi hüngür hüngür ağlıyorum.

Başak SULTAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder