reklam

12 Kasım 2012 Pazartesi

BEHZAT Ç. BU HAFTA YOL FİLMİNE SELAM ÇAKTI

Şerif Gören'in yönettiği senaryosunu Yılmaz Güney'in yazdığı birçoklarına göre Türk Sinema tarihinin en iyi filmi sayılan Yol filminin unutulmaz at sahnesi... Bu sahnede Tarık Akan atı vurur ve üşüyen ellerini donmaması için atın karnını keserek açtığı yarıkta kan ile ısıtır.


Behzat Ç.'nin bu haftaki bölümün dizi Behzat'ın ölmüş bir kadını doğurtmaya çalışması ile başladı. Behzat'ın olaya müdahale ediş şekli ve kanlı elleri Yol filminden Yılmaz Güney tarafından filmden çıkarılan at sahnesini hatırlattı.

Tarık Akan Yıllar sonra o sahneyi bir ropörtajında şu şekilde anlatmıştı;

"Çekim boyunca atla aramda inanılmaz bir bağ kurulmuştu. Ömrümün sonuna kadar unutamayacağım çok farklı bir arkadaşlık yaşamıştık. Bana duyduğu sevgi ve bağlılığı hayvanın gözlerinden okuyordum. Kar fırtınasında yanıma gelip kafasını paltomun içine sokuyor, gözlerini gözlerime dikiyordu. Çekim sırasında üstünden düştüğümde burnuyla beni itiyor, kokluyor, sanki canımın yandığını anlamış gibi üzülüyordu, bir de beni avutmaya çalışıyordu.  Filme başlamadan önce yönetmen Şerif Gören'e;

‘Meraklanma, bu sahnede atı öldürebilirim. O kadar cesareti bulabilirim, yapabilirim' dediğimi anımsıyorum. Atı vuracağım sahne çekilirken, hayvancığa uyuşturucu iğne yapıldı. At yere yığıldı. .. Sıra öldürme planının çekimine gelmişti. Silah elimdeydi ve içinde bir tek kurşun vardı. Başçavuş bir kurşundan fazla vermiyordu. Şerif Gören ‘Kamera!' diyecekti ve ben kısa bir süre sonra atın kafasına bir kurşun sıkacaktım. Karların ortasında ben ve yerde yatan atım trajik bir şekilde yerlerimizi almıştık.

Kamera uzakta hazırlanırken at gözlerini açıp bana yalvarır gibi baktı. Kafasını kaldırmak istedi. Sanki bana doğru gelmek istiyormuş gibime gelmişti. Bu arada Şerif Gören, ‘Kamera!' diye bağırdı. Bekledi. Burada tabancamı çekmeli ve kurşunu atın kafasına sıkmalıydım. Ama yapamıyordum işte.

‘Ateş etsene! Ateş et!' diye bağırdı Şerif.

‘Yapamayacağım Şerif, stop' diye seslendim. Atın başından ayrıldım.

‘Ben bu atı öldüremem. Yakın plan başkasının elini çek. Kusura bakma, yapamayacağım.' Yılmaz Güney'in yeğeni araya girdi. ‘Ben yaparım.'Yeğeninin el planı çekildi. Derken bir silah sesi:

‘At öldü, gel Tarık' dediler. Koşarak gittim. Paltomu giydim, daha sonraki planlara geçmek üzere çalışmaya başladık. Kamera hazırlanıyorken at gene kafasını kaldırıp bana baktı. Ayağa kalkmaya yelteniyordu. Ölmemişti. Başçavuşa gittim. ‘Mermi ver, at ölmemiş' dedim. Başçavuş kendini tiksinti verici bir şekilde naza çekiyordu. Yalvarta yalvarta bir kurşun daha verdi. ‘Başçavuşum, ver birkaç tane daha, bak hayvan can çekişiyor' dememe karşın bir tek kurşundan fazlasına razı edememiştim. Yeğen onu da atın kafasına sıktı. Sonra ben tekrar sahne aldım. Tam çekime geçilecekken, hayvan gene gözünü açtı, bakışlarıyla beni arıyordu. Bayılacak gibi olmuştum, çıldıracaktım. Başçavuşun yanına gittim. ‘Mermi ver!' dedim. ‘Yok!' O anda yakasına yapıştım. ‘Senin de, merminin de...' Küfrettim. Yöre halkı adamdan yalvara yakara üç mermi daha almıştı. Yeğen kurşunları boşalttı, at bu kez öldü. Paltomu giydim, bir sonraki sahneye geçtik. Senaryoya göre donmak üzereydim. Atın karnını kesecektim, ellerimi, ayaklarımı atın karnına sokup donma tehlikesini bir süre geciktirecektim. Ne yazık ki bu sahneyi kötü bir zamanda, hava kararmak üzereyken çekmiştik. Ertesi güne bırakamıyorduk çünkü gece boyunca kurtların atı parçalayacağını biliyorduk. Sonuçta akşamüstü çekilen sahnede renkler çok koyu çıktığı için Yılmaz Güney montajda bu bölümü çıkarmak zorunda kalacak, bu da onu hem üzecek, hem de sinirlendirecekti.’’

İşte Sinema Tarihine Geçen At Sahnesi;

[youtube width="600" height="365" video_id="cpPCRL7jJOI"]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder